2010-12-27

Fethi, sen de ben de göremeyiz

Fethi, sen de ben de göremeyiz


Şeyh Edebâlî ile Anadolu’da kökleşen ilim ve irfan ağacı, Hacı Bayram-ı Velî ile en olgun meyvelerini verdi. Hadîs-i şerif de İstanbul’u fethedeceği müjdelenen o güzel emîr’i kalb gözü ile görüp, onu ve yardımcısı Akşemseddîn’i ve benzeri büyükleri yetiştirdi. Kendisine;

“Bâzı dervişlere kırk yıldır hizmet ettikleri hâlde hilâfet vermediniz. Hâlbuki bu, Akşemseddîn’e kısa zamanda nasîb oldu. Acaba hikmeti nedir?” diye sorduklarında;

“Bu bir zeyrek köse imiş. Bizde ne gördü ve işitti ise, inandı, hikmetini sonra kendisi anladı. Hâlbuki kırk yıldan beri hizmet edenler, gördüklerinin ve işittiklerinin hemen hikmetini sorarlar” demiştir. Sultan İkinci Murâd Han kendisinden nasihat isteyince; İmâm-ı a’zam’ın, talebesi Ebû Yûsuf’a yaptığı uzun nasihati yaptı:

“Tebean içinde herkesin yerini tanıyıp bil; ileri gelenlere ikrâmda bulun. İlim sahiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş, fâsıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. Kimseyi küçümseyip hafife alma. İnsanlığında kusur etme. Sırrını kimseye açma. İyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak kimselerle ahbablık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiç bir şeye ülfet etme. Bir şeye hemen muhalefet etme. Sana birşey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. Seni ziyarete gelenlere faydalanmaları için ilimden bir şey öğret ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umûmî şeyleri öğret, ince mes’eleleri açma. Onlara îtimâd ver, ahbablık kur. Zîrâ dostluk, ilme devamı sağlar. Bâzan da onlara yemek ihram et. İhtiyaçlarını te’min et. Onların değer ve itibârlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et. Müsamaha göster. Hiç bir şeye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran.”

Sultan Murâd Han, oğlu Fâtih için de duâ isteyince; “Onu hocasına bırakmak lâzım” diyerek, Akşemseddîn’in hâce-i sultânî (sultan hocası) olacağını işaret etmişti. Yine bir sohbet sırasında sultan İkinci Murâd Han, İstanbul’un fethinin kendisine nasîb olup olmayacağını sorunca, bu suâle de; “Hayır! O fethi sen de bende göremeyeceğiz. Bu, şu bizim köse ile şu mübarek şehzâdeye nasîb olsa gerektir” diye cevap vermiş; Akşemseddîn ile küçük Mehmed’i göstermiştir.

------------------------

1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 1008

2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye Tercümesi; sh. 77

3) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-2, sh. 1429

4) Tâc-üt-tevârih; cild-2, sh. 428

5) Osmanlı Müellifleri; cild-1, sh. 56

6) Nefehât-ül-üns; sh. 684

7) Rehber Ansiklopedisi; cild-7, sh. 7

8) Bedâyi-ül-vekâyî; vr. 190

9) Menâkıb-ı Hacı Bayram-ı Velî

10) A. History of Ottoman Poetry; cild-1, sh. 299

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar