2010-11-01

BİR TOPLUM NASIL YIKILIR?





















Mekke'nin fethi günüydü. Medine'ye hicret eden Müslümanlar, yıllardır uzak kaldıkları anayurtlarına, eş ve dostlarına kavuşmanın sevincini yaşıyorlardı. Şehirde tam bir bayram havası vardı. Kâ'be'nin putlardan temizlenmesi ve İslâm inancının bu mübarek beldeye hâkim olması da, bu havaya ayrı bir neşe katıyordu.Bütün bu sevindirici gelişmeler yanında, aynı gün, üzücü bir hâdise ortaya çıktı.

Manzum kabilesine mensup bir kadın, hırsızlık yapmış, fakat aynı gün suçüstü yakalanmıştı. Hâdisenin Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e bildirilip suçluya cezasının verilmesi gerekiyordu. Ancak, suçlu kadın, sıradan bir kimse değildi; soylu bir aileye mensuptu. Ona verilecek ceza, ailesine ve kabilesine leke getirecekti.

Hâl böyle olunca, kadının ceza görmesine, ailesinin ve kabilesinin şerefinin zedelenmesine hiç kimse razı olamıyordu. Ne yapacaklarını düşünürlerken içlerinden biri, ortaya bir teklif attı.

Teklif şuydu:Resilüllah (s.a. v.) 'a çok sevdiği bir kimseyi göndereceklerdi. Gönderilecek olan bu kimse, durumu Resûl-i zîşân'a anlatacak, Müslümanlar'ın isteklerini bildirecekti. Mümkünse kadını afvetmesini isteyecekti.Bu fikir herkes tarafından benimsendi. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizin huzuruna gönderilecek kişi olarak da Usâme (r.a.) üzerinde ittifak ettiler.

Hz. Üsâme, Resûlüllah Efendimizin eski evlatlığı ve ilk Müslümanlardan Zeyd (r.a.)'in oğluydu. Fahr-i Kâinat Efendimizin çok sevdiği bir gençti.Umûmun ısrarı üzerine Hz. Üsâme, Resûlüllah Efendimizin huzuruna çıktı. Vaziyeti anlattı. Üsâme (r.a.)'nin anlattıklarına Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz çok hiddetlendi.Derhal evden çıktı ve dışarıda toplanmış olan insanlara hitaben şu konuşmayı yaptı:


"— Ey Müslümanlar! Sizden evvelki milletlerin yıkılıp gitmelerinin en mühim sebebi nedir biliyor musunuz?Onlar, soylu ve zengin birisi suç işlediğinde, gereken cezayı tatbik etmezler; soylu olmayan, fakir ve sıradan birisi suç işlediğinde ise, ceza vermeye âdeta can atarlardı. Bu zulüm, onların yıkılıp gitmelerine sebep olmuştur. Allah'a yemin ederim ki, suçu işleyen kişi kendi kızım Fâtıma bile olsaydı, hiç tereddüt etmeden cezasını verirdim..."

Fahr-i Âlem (s.a.v.) Efendimizin bu hitabesinden sonra, suçlu kadına cezası verildi.Hâsılı, bir cemiyette kanunlar herkese eşit tatbik edilmez, sosyal ve maddi mevkiine ve itibarına göre hareket edilirse, o cemiyetin yıkılması kaçınılmaz bir hâl alır. İki Cihan Senveri Efendimiz (s.a.v.)'in de işaret buyurduğu bu vakıa, tarih boyunca bir çok örneği görülmüş sosyal bir gerçektir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar