BÜTÜN gazeteler ve ajanslar yazdı; Norveç devleti, istihbarat servislerinde çalıştırılmak üzere Müslüman elemanlar arıyormuş. Adıgeçen ülkenin Ulusal Güvenlik Ajansı (bir tür MİT) Başkanı Jorn Holme, “Radikal İslâmî örgütlere sızmak ve onlarla savaşmak için değişik etnik kökenlere sahip Müslümanlara ihtiyacımız var” diyor.
Eskiden casus, ajan, istihbaratçı alımı ve yetiştirilmesi gayet gizli yapılırdı. Şimdi gazete ilanlarıyla yapılıyor.
Başta ABD olmak üzere nice ülke, son yıllarda Müslümanların içine sızdırılmak üzere ajan aradıklarını açıkça resmen beyan etmişlerdir.
Radikal diyorlar ama bu lafa kanmayın. Radikal Müslümanların değil, doğrudan doğruya Müslümanların içine ajan sokmak istiyorlar.
Bu ajanlar, casuslar ne yapacaklar? Müslümanlardanmış gibi görünerek haber, bilgi toplayacaklar, kışkırtacaklar, yönlendirecekler...
Peki, Türkiye’de Müslümanların içine sızmış böyle ajanlar var mıdır? Şimdiye kadar onlarca defa yazdım, tonlarca binlerce vardır.
Diyelim sofu bir cemaat veya tarikat var. Onların içine sokulacak ajanın sakalı daha uzun, cübbesi daha şatafatlı olur. Sızmadan önce de kurstan geçirilir.
Radikal Müslümanların arasına, herkesten daha radikali sokulur.
İçinde dolap çevireceği cemaat, tarikat, grup hangi renktense bizim ajan da o rengin en koyusu ile boyalıdır.
Kesin bir şey söyleyemem ama bazı büyük İslâmî cemaatlerin kontrolünün yerli veya yabancı istihbarat servislerinin, gizli entelijansların ellerine geçmiş olduğuna dair yaygın rivayetler var.
Filanca cemaat ABD ile, Siyonistlerle, CIA ile pek sıkı fıkı imiş.
Falanca cemaat XİTEM’in kontrolündeymiş.
Müslümanların içine yerleştirilecek ajanlar çok iyi yetiştirilir. Cemaatle akşam namazı mı kılındı, bizim ajan o namazdan sonra altı rekat evvâbin namazını kılmadan kalkmaz.
Feşmekan cemaat bir konuda çok mu hassastır, bizimki gerçek müridlerden daha hassas ve titiz görünür.
Ajanların bir vazifesi de şudur: Müslümanları birbirine düşman etmek. Bizim cemaatimiz en hak, ötekiler berbat... Bizim şeyhimiz çok yükseklerde uçar, ötekilere aldırma onlar yerde sürünüyor... Bizimki Mehdi’dir, inkâr eden cehennemliktir... Biz iyiyiz, ötekiler kötü...
Ülkemizin resmî istihbarat teşkilatı MİT’İ tenzih ederim. Onun vazifesi, öncelikle dış istihbarat yaparak vatanımızın, devletimizin, halkımızın güvenliğini ve selâmetini sağlamaktır. Lakin Türkiye’de sadece MİT yok ki... Bir yığın istihbarat var.
Sivil Emniyet’in istihbaratına da teşekkür ve minnet borçluyuz. Son yıllarda çok büyük hizmetler ettiler.
Ancaaak!.. Hiçbir istihbarat teşkilâtının barışçı ve düzgün Müslümanların içine ajan sokmasını normal karşılamak mümkün değildir. Elbette istisnalar olabilir. Meselâ terörü mübah kabul eden çok marjinal, çok azınlıkta, çok aşırı gruplar varsa onlar elbette takip edilecektir ama ötede radikal olmayan, terörle hiçbir ilgisi bulunmayan masum Müslüman cemaatler, gruplar, tarikatlar vardır, onların içine casus, ajan, istihbarat elemanı, provokatör sokulması ne hukuka, ne ahlâka uygundur.
Müslümanları uyarıyorum: Akıllı, firasetli, uyanık olun. İçinize sokulan, sızan ajanların oyunlarına gelmeyin, kurulan tuzaklara düşmeyin.
Agresif İslâm ve Müslüman düşmanı Haçlılarla ve Siyonistlerle işbirliği yapan Müslümanlara da bir çift sözüm var: Hiçbir kâfir sizin kara gözleriniz için para yardımı yapmaz, destek vermez. İçinde bulunduğunuz yanlış yolu bırakın. Ehl-i Sünnet dairesinde hizmet edin, faaliyet gösterin.
Polemiklere Dair
FÎ tarihinde bir gazetede aleyhimde seviyesiz bir yazı çıkmıştı. Hakaretlerin de edebî olanı vardır. Beni hedef alan öyle değildi, gerçekten bayağı idi. Ne yapmalıydım? Cevap mı vereyim, susayım mı? Susmayı tercih ettim.
Cevap versem ne olacaktı?
Bir kısım halkımız polemiklere, kavgalara bayılır... Geniş bir okuyucu zümresi hemen ilgilenecek ve iki tarafın yazılarını dikkatle okuyacaktı.
Birtakım adamlar yangına benzin dökercesine kavgayı, kızıştıracaklardı.
- Şevket Eygi aleyhindeki yazıyı okudun mu?
- Asıl onun verdiği cevap daha ağır...
Şüyuu vukuundan beterdir (Duyulup yaygınlaşması olmasından daha kötüdür) diye bir lâf var, cevap verseydim öyle olacaktı.
Bir ara eski dostlarımdan biri de aleyhimde yazıp çizmişti. Ona da cevap vermedim. Gençlere kötü örnek olmak istemem. İki yaşlı yazarın, iki ağabeyin horozlar veya develer gibi dövüşmesi, kalem kavgaları yapması onların terbiyesini bozar.
Benim kanaatimce, zaruret olmadıkça polemik yapılmamalıdır.
Halkın kavga yazılarını çok sevmesi, onları heyecanla takip etmesi bir fazilet değildir. İki tarafı kışkırtmak yerine, “Yaşınızdan başınızdan, makam ve mevkiinizden utanın ve kesin şu bayağı atışmaları...” diyerek bunları durdurmaya çalışmak gerekir.
Merhabamız olan, onun yaşı da ilerlemiş bulunan Müslüman bir zat, bundan on küsur yıl önce haftalık mı, aylık mı bir gazetede, yazısının konusu ile hiç alakası olmadığı halde, bendenizi diline dolamış ve “Hacivat kılıklı adam” mealinde bir laf etmişti. Hani kış aylarında başıma kürkten bir kalpak geçiriyorum, bazen boynumu şal desenli bir atkı ile kapatıyorum ya... Bizim muhterem kafayı benim o kıyafetime takmış.
Cevap verdim mi? Vermedim,..
Bir başka Müslüman yazar, bana saldıran bir yazısında benim evimde “Kediler, fareler, akrepler ve karıncalar ile birlikte haşır neşir vaziyette yaşadığımı” yazmıştı. Bir evde kedi ile fare birlikte olur mu? Ben öldürmem ama akrepten herkes korkar. Karıncaya gelince, olabilir ama bir evde karınca var diye, onun sahibi karıncalarla birlikte yaşamakla suçlanabilir mi?
Bu saçma yazıya cevap versem, iş uzayacak, bir yığın dedikodu severe okuma malzemesi çıkacaktı.
Hakaret, iftira, yalan ihtiva etmeyen (içermeyen) tenkitlere bir şey demiyorum. Onlar tabiîdir, doğru iseler kabul edersin, değil iseler nâzik ve kibar bir şekilde reddeder, çürütürsün.
Medyamızda, sağa sola çatarak, sık sık kavga ve polemik çıkartarak dikkat çekmek, raytingini arttırmak, patronlarına yaranmak isteyen tipler vardır. Bunların tuzaklarına düşmemek gerekir. Böyleleri dün ak dediğine, bugün kara diyebilir. Onların ekmeğine yağ sürmek doğru olmaz.
Hattâ böyleleri içinde, saldırdığı yazarın e-mail adresine düzmece mesajlar gönderterek işi kızıştırmaya çalışanlar varmış. Ne şeytan, şeyler...
Mehmet Şevket Eygi
27 Şubat 2008
**********
Yorum ve Tartışmaları Facebook Sayfamız Üzerinden Yapınız...
Facebook Sayfa Adımız: "Gerçek Tarih & Gerçek Kültür"
Diğer Sayfamız: "Cumhuriyet Tarihi"
2010-08-28
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Bu ay öne çıkanlar
-
DEVELİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ ESAS NO : 1980 / 77 KARAR NO : 1981 / 63 C. SAV. NO : 1980 / 309 BAŞKAN : Metin YÜKSEL 19030 SANIK : MUSTAFA ...
-
Türkeş Arusiler'le gizlice görüşürdü 25 Ağustos 2001 günü, Musevi kökenli ünlü iş adamı Üzeyir Garih Eyüp Mezarlığı'nda bıçaklana...
-
Alparslan(Hüseyin Feyzullah) Türkeş'in Bağlı Olduğu Yahudi Tarikatı ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN BAĞLI OLDUĞU "ARUSİ TARİKATI" Müsl...
-
Alparslan Türkeş, Küçük Hüseyin Efendi, Üzeyir Garih cinayeti ve Kripto Yahudiler Alparslan Türkeş'in gerçek ismi olan Hüseyin Feyzullah...
-
Alparslan Türkeş, Osmanlı'nın Kıbrıs'a sürgün ettiği bir Yahudi ailesinin ferdiydi. Gerçek adı Hüseyin Feyzullah'tı... Arusilik ...
-
Mehmet Akif Ersoy Hakkındaki Acı Gerçekleri Görmezden Gelemeyiz "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" mısrası ile uzun süre...
-
Türkiye'nin Gizli Zenginlerinden ve KOÇ'un Gizlenen Ortaklarından Burla Biraderler Kimlerdir? Koç'un gizli ortağı: Burla Birader...
-
Sabetayistlerin Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığı ve Mezar Taşları Üzerindeki İsimler Atatürk‛ün akrabaları Kapancı‛lar bu mezarlıkta. Mezarlar...
-
SEMA : Tavan, gök; yukarı, üst; her bir şeyin üst tarafı; yörünge; yukarı taraf anlamlarına gelir. Allahü Teala yedi semâ (7 kat gök) y...
-
Anıtkabir Mason Tapınağı Örnek Alınarak mı Yapıldı? Atatürk için yaptırılan Anıtkabir’e model olarak ABD-Washington’daki Mason tapınağı nede...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.