2012-02-22

Abdülhamid Han'a göre Jön Türkler... Günümüz Yeni Osmanlıları, Sahte Şeyh Nazım Kıbrisi, sahte şehzade ve halife Ermeni Selim

Abdülhamid Han'a göre Jön Türkler, Yeni Osmanlılar, Genç Osmanlılar...




Abdülhamid Han'a göre Jön Türkler... Günümüz Yeni Osmanlıları, Sahte Şeyh Nazım Kıbrisi, sahte şehzade ve halife Ermeni Selim

İngilizlerin kaldırdıkları halifeliğe ihtiyaçları var... ABD başta olmak üzere bir çok ülke de aynı siyaseti uyguluyorlar... Ortadoğu başta olmak üzere dünya yeniden şekilleniyor ve güçsüz düşmüş batı devletleri her yolu deniyor... BOP için her yol deneniyor ama gerçekleştirilemiyor... Yeni proje ise artık aşikar... Kendi istedikleri ayarda yeni bir Osmanlı ve hilafet mekanizması kurarak Müslüman halkları bu oyunlarla aldatmak ve kendi menfaatlerine uygun yeni bir dünya kurup yıkılışlarına, batının çöküşüne mani olmak...

Osmanlı'yı kandırılan gençler eli ile yıktılar. Aynı güçler şimdi de “Yeni Osmanlıcılık” oyunu sahneliyorlar. Yine hedef, yeniden yapılanan dünyayı kendi menfaatlerine göre şekillendirmek. İngiliz ajanı sahte şeyh Nazım Kıbrısi eli ile kendi istedikleri ayarda bir Osmanlı ve hilafet getirmeyi bile düşünüyorlar. Zaten Sahtekar Nazım Kıbrısi'nin yanında dolaştırıp Osmanlı şehzadesi diye tanıttığı kişinin bir Ermeni olduğu ispat edildi...

Bakın Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han kendi devrinde dış güçlerin oyuncağı olup Osmanlı'yı yükselttiğini zan ederken farkına bile varmadan Osmanlı'yı yıkılışa sürükleyen gençler hakkında hatıratında neler yazmış... İşte Abdülhamid Han'a göre Jön Türkler yada Yeni Osmanlılar... (Günümüzde kendini Yeni Osmanlı zan eden gençler mutlaka okumalılar.)



*****

“... Ve daha garib bir tecelliye bakınız ki, “Genç Osmanlılar”ı da “Jön Türkler”i de Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak isteyen büyük devletlerin hepsi arkalıyorlardı! Bu devletlerin gözünde ümit bu gençlerdeydi!.. Bunların dediği yapılırsa, Osmanlı İmparatorluğu kurtulacak, dediklerine kulak asılmazsa, batacaktı! İki kere istemeyerek de olsa, dediklerini yaptık ve işte battık!... Bârî son kalan bir avuç vatan toprağında yaşayanların gözleri açıldı mı?.. İnşaallah!..



Evlâdım sayılan bu vatan çocukları, benim, bir sarayın dört duvarı arasında gördüğüm hakikati, koskoca yeryüzünü gezip tozdukları hâlde nasıl görmediler; nasıl görmediler de ecdâd kanı ile sulanmış koskoca bir ülkeyi kendi elleriyle batırdılar!

Suçlamaya dilim varmıyor; fakat görüyorlardı ki, İngilizler, Fransızlar, Ruslar, hattâ Almanlar ve Avusturyalılar yâni bütün büyük Avrupa devletleri, menfaatlerini Osmanlı mülkünün parçalanmasında bulmuşlardır. Görüyorlardı ki bu devletler birbirleriyle dalaşıyorlar, ama Osmanlıları bölüşmekte anlaşıyorlardı. Anlaşamadıkları, kimin daha büyük parçayı yutacağı idi. Öyle olduğu hâlde, bu düşüncede olan devletlerin kendilerini arkalamalarından da mı bir mânâ çıkaramıyorlardı ?

Söyledim, yine söyleyeceğim, anlattım, yine anlatacağım, düşünmüyorlar mıydı ki, Osmanlı ülkesi bir çok milletlerin bir araya gelmesinden meydana gelmiştir. Böyle bir ülkede meşrûtiyet, ülkenin unsur-i aslîsi için (temel unsur) ölümdür. İngiliz Parlamentosunda bir Hindli, Afrikalı, Mısırlı; Fransız Parlamentosunda bir Cezâyirli meb’ûs varmıydı ki, Osmanlı Parlamentosunda Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp ve Arap meb’ûsu bulunmasını istemeye kalkıyorlar!..

Hayır, bunca okumuş, düşünmüş, kendisini dâvasına vermiş vatan evlâdının cibilliyetsiz çıkacağını kabul edemem! Sâdece aldandılar, derim. Aldandılar ama, cezalarını kendilerinden çok, aldanmayan milyonlarca masum vatan evlâdı çekti! Hem öldüler, hem de vatandan oldular!

Kendilerine “Jön Türkler” denilen kimseler aslında üç-beş kişidir. Bunlar yıllarca Avrupa’da benim aleyhimde çalışmışlar, benim aleyhimde çalışmanın vatanın da aleyhinde çalışmak demek olduğunu düşünmeden yazmışlar, çizmişler, söylemişlerdir. Çıkardıkları gazeteleri gizlice memlekete sokmanın yolunu büyük devletlere arkalarını dayayarak buluyorlar, yabancı postahânelerden de yabancı uyruklu kimseler aracılığı ile çekip şuna buna dağıtıyorlardı. Yıllar yılı, ciddî sayılabilecek bir te’sirleri olmamıştır; ciddî sayılacak bir fikirleri olmadığı gibi...

Fakat ben buna rağmen, kendileriyle ilgilendim. Yabancı memleketlerde parasızlık yüzünden bâzı şeylere katlanmamaları için, gazetelerini satın almak bahanesiyle büyük yardımlarda bulundum, bâzı kimselerin memleketten para göndermelerine göz yumdum. Tek yabancıların maşası olmasınlar, muhalefetleri yanlış da olsa namuslu kalsın diye!..

Ahmed Celâleddîn Paşa’nın Mısır’da Ali Kemâl Bey’den aldığı mektubu görmüştüm. Bu mektup her hâlde Yıldız evrakı arasında saklıdır. Kimin nereden para aldığını isim isim yazıyordu. Bu mektupta, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. İshak Sukûtî, Dr. Bahaddîn Şâkir, Dr. Nâzım, Dr. İbrâhim Temo’nun Fransız ve İtalyan localarına bağlı olduklarını ve bu locaların yardımıyla yaşadıklarını, hattâ memleketteki ailelerine dahi bu localar eliyle para gönderildiğini yazıyor ve bunların vesikalarını gösteriyordu.

Avrupa’da, Mısır’da çeşitli namlar altında çıkan gazeteler ve buralarda gezinen gizli cemiyetin adamları, daha önce de söylediğim gibi, memlekete ciddî bir zarar vermediler. Fakat mason locaları, bütün tâkiblerimize rağmen? “İttihâd ve Terakkî’ye bağlı subayları harekete geçirince, bu âvâre insanlar birer bayrak hâline geldiler. İşte Jön Türkler ve İttihâd ve Terakkî cemiyetinin hikâyesi de budur.”



Abdülhamîd’in Hâtıra Defteri; sh. 60



Yeni Osmanlılar değil, Osmanlı kılığındaki sahtekarlar...
ingiliz ajanı sahte şey nazım kıbrisi ve sahte şehzadesi ermeni selim han ve sözde yeni osmanlılar
Ayrıntılar için: http://gerceknazimkibrisi.blogspot.com/

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar