Kanal Harekatı |
Birinci Dünyâ harbi sırasında, bahriye nâzırı ve dördüncü ordu kumandanı Cemâl Paşa’nın idare ettiği, Mısır’ı işgal eden İngilizlere karşı düzenlenen harekât.
İttihâd ve Terakkî’nin fiilen iktidara gelmesinden sonra, üç paşalar diye bilinen Talât, Enver ve Cemâl paşaların bâzı kaprisleri, gerçek ve tecrübeleri bir tarafa bırakarak hayâllere kapılmaları sebebiyle Osmanlı Devleti; Rusya, İngiltere, Fransa, Sırbistan, Romanya, Belçika, Yunanistan, Portekiz ve Karadağ devletlerinden meydâna gelen îtilâf devletlerine karşı; Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’dan meydâna gelen ittifak devletleri yanında harbe girdi. Osmanlı Devleti’nin fiilen harbe girmesi ve seferberliğin îlân edilmesi üzerine, bahriye nâzırı Cemâl Paşa, harbiye nâzırlığı uhdesinde kalmak üzere, dördüncü ordu kumandanlığı ile Filistin-Arabistan umûmî vâliliğine tâyin edidi. 21 Kasım 1914 Cumartesi günü İstanbul’dan ayrıldı. Haydarpaşa İstasyonunda düzenlenen bir törenle uğurlanan Cemâl Paşa, tören sırasında;
“Vazifemin yüksekliğini takdîr ediyorum. Bu vazîfeyi îfâ ederken ne büyük müşkillerle karşılaşacağımı da biliyorum. Muvaffak olabilmek için hiç bir fedâkârlıktan çekinmeyeceğim. Eğer muvaffak olamazsam, kanalın sularını kendimin ve kahraman arkadaşlarımın cesedleriyle dolduracağım. Hiç şüphesiz ki arkada kalanlar bizim cesedlerimizin üzerinden geçerek Mısır topraklarına girecekler ve İslâm ülkesini İngilizlerin istilâsından kurtaracaklardır” şeklinde bir konuşma yaptı.
Şam’a ulaşınca, Damascus Palas’da karargâhını kuran ve Mısır fâtihi olmak hülyasına kapılan Cemâl Paşa, krallar gibi zevk ve sefâhet içinde yaşamaya başladı. Ferik Zeki Paşa’nın plânsız ve techîzâtsız yapılacak bir kanal seferinin mahzurlarını anlatmasına rağmen, görünüşte İngilizlerin Mısır’dan çıkarılması gayesiyle, gerçekte ise daha sonra Cemâl Paşa’nın kendi hatıratında bildirdiği gibi; garb cephesinde fazla sıkışan Alman kuvvetlerinin yükünü bir mikdâr azaltmak ve İngiliz kuvvetlerini Osmanlı üzerine çekmek için kanal seferine girişti. Almanların Cemâl Paşa’ya yaptıkları telkîne göre bu sefer çok kolay ve başarılı olacaktı. Süveyş kanalının iki tarafındaki sedler top mermileriyle yıkılır yıkılmaz, kanal tıkanacak, gemiler geçemez olacak, Türk askeri Mısır’a ayak basar basmaz da Mısırlılar, İngilizler aleyhine isyân edecekti.
Bu hülyalarla aldatılan Cemâl Paşa, yanında erkân-ı harb reîsi Von Frankenberg ve müşaviri Von Kress ve daha bir takım Alman subayları olduğu hâlde 25.000 kişilik bir orduyla 14 Ocak 1915’de Şam’dan Mısır’a hareket etti. 300 km.’lik bir kum çölü olan Tih sahrasını bin bir zahmet, meşakkat ve mahrumiyet içinde geçen Osmanlı ordusu, 3 Şubat 1915’de kanal bölgesine ulaştı. Cemâl Paşa İngilizlerin 200.000’e yakın asker, tel örgüler, zırhlılar ve zırhlı trenlerden meydana gelen bir tahkimat yaptıklarından habersizdi. Gece yarısından sonra hemen harekâta geçen Cemâl Paşa’nın kumandasındaki ordu, hücum ve saldırılar karşısında kısa bir müddet içinde pek çok kayıp vererek geri çekildi.
Bu felâkette şehîd, yaralı ve kayıp yekünü 1.410’u buldu. İngiliz zayiatı ise, 25 ölü ve 150 yaralıdan ibaretti. Bâzı mevzi hücumlarla harekât devam ettirildiyse de, fazla zâyiât verilerek 15 Şubat’ta geri çekilindı. Bu felâket üzerine Mısır fethinden vazgeçen harbiye nâzırı Enver Paşa ve bahriye nâzırı Cemâl Paşa, dördüncü ordu emrindeki 8, 10 ve 25. fırkaları (tümen) Çanakkale’ye sevk ettiler. Böylece birinci kanal seferi fecî bir başarısızlık, acı ve pek çok kayıpla sona erdi.
1916 senesi 26 Temmuz’unda dördüncü ordu emrindeki Alman subayı Von Kress, 10.000 kişilik bir kuvvetle ikinci kanal seferine teşebbüs ettiyse de bu da birinci sefer gibi şiddetle mukabele gördü. Osmanlı ordusu El-Ariş’e çekilmek zorunda kaldı.
Sırf Almanya’nın garb cephesindeki yükünü hafifletmek ve Cemâl Paşa’nın Mısır fâtihliği hülyasına hizmet etmek için girişilen bu çılgınca teşebbüsle Osmanlı ordusu perişan oldu ve Mısır elden çıktı. Mısır ile birlikte İngilizlerin uyguladığı sinsi siyâset neticesinde Hicaz da kaybedildi.
İkinci kanal seferinden sonra, El-Ariş’e çekilen Osmanlı kuvvetleri, İngilizlerin Filistin ve Suriye üzerine olan hücûmlarıyla karşılaştılar. İngilizler 15 Kasım 1917’de Remle’yi, 17 Kasım’da Yafa’yı, 9 Aralık’ta Kudüs’ü işgal ettiler. 16 Aralık 1917’de El-Ariş tahliye edildi. Birbirini tâkib eden ve on binlerce müslüman-Türk evlâdının Alman kumandanı Von Kress’in; “Bu malzeme ve bu askerle böyle şey olmaz. Bunu biliyorum ama, Türklerin muahedeye bağlanmaları için İngilizlerle aralarında kan dökülmesi lâzım. Bu harekâtın yapılmasında bunun için ısrar ettim. Götürdüğümüz 20.000 kişinin dökülmesi îcâb eden kanı vermeye kafi geleceği ümidindeyim” diyerek ifâde ettiği gibi on binlerce vatan evlâdı bir hiç uğruna aç ve sefil bir surette feda edildi. “Dimyat’a pirince gideyim derken evdeki bulgurdan olmak” ata sözüyle ifâde edilen kanal harekâtının mağlûbiyetle sona ermesi, pek çok vatan toprağının İngilizler ve müttefiklerince işgal edilerek Osmanlı Devleti’nden ayrılmasına sebeb oldu
---------------
1) Siyâsî Târih (R. Uçarol); sh. 360
2) Siyâsî Târih (F. Armaoğlu); sh. 122
3) Îzâhlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-4, sh. 426
4) Birinci Dünyâ Harbinde Türk Harbi, Sina ve Filistin Cebhesi (Genel Kurmay Başkanlığı Yayını)
5) Türkiye’de İstiklâl ve Hürriyet Mücâdeleleri Târihi; cild-18, sh. 10292
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.