2012-05-21

Miniaturk Aslında Bir Osmanlı Projesi

Miniaturk Aslında Bir Osmanlı Projesi


MÜNİF PAŞA'NIN MİNYATÜR PARK PROJESİ

2003'te tamamlanarak ziyarete açılan Türkiye'nin ilk minyatür park projesi (Miniaturk), aslında bundan bir asır evvel, Osmanlı devlet adamlarından Münif Paşa tarafından düşünülmüştür.


2003'te tamamlanarak ziyarete açılan Türki­ye'nin ilk minyatür parkı projesinin (MİNİATURK), as­lında bundan bir asır evvel, Osmanlı devlet adamla­rından Münif Paşa tarafından düşünüldüğü anlaşıl­mıştır. Bu proje hakkındaki bilgilerin yer aldığı Münif Paşa'ya âit el yazmaları, paşanın torununun damadı Dündar Akünal'ın husûsi kütüphanesinde muhafaza edilmektedir. Münif Paşa, İstanbul için düşündüğü "Minyatür Osmanlı Devleti Parkı" projesinin nasıl in­şâ edileceğini, içinde nelerin bulunacağını ve finans­man meselesine varıncaya kadar bütün ayrıntılarını kağıda dökmüştür:

"Üç bin metre genişliğinde ve dikdörtgen şeklin­de bir arsa üzerine, Avrupa, Asya ve Afrika'da bulunan bütün Osmanlı memleketlerini gösteren bir tabiî kıt'a yapılacaktır. Osmanlı Devleti'nin yabancı devlet­lerden hangileriyle sınır olduğu anlaşılmak üzere on­ların topraklarından da bir miktarı gösterilecek ve Os­manlı vilâyet taksimatının sınırları da münâsip şekilde belirtilecektir.

Bu parkın üzerinde karalar, denizler, ırmaklar, dağlar, çöller, ormanlar, madenler, şehirler, yollar ve telgraf hatları, hâsılı bütün tabiî şekiller mümkün mertebe aslına ve büyüklüğüne uygun olarak göste­rilecektir. Şöyle ki karalar âdeta kara olarak gösterilip bunların muhtelif şekilleri aslına mutabık şekilde tanzîm edilecektir. Denizler ve göller havuz şeklinde ya­pılıp içlerine, deniz suyu doldurulacaktır. Bunlarda adalar yerli yerinde gösterileceği gibi deniz sa­hilleri de her ne şekilde ise öylece yapılacak ve içlerine gemiler konulacaktır. Irmaklar küçük mecralar ile gösterilip bunların içinde âdeta ta­biî istikâmetlerindeki gibi tatlı su akacaktır.


Bu park Osmanlı memleketlerinde bulunan ve İstanbul'u görmek üzere gelen yabancı sey­yahlar için dahi görülmeye lâyık bir şey olacak ve Osmanlı Devleti'nin şanını bir kat daha yük­seltmeğe vesîle olacaktır.

Şimdiye kadar dünyanın hiçbir tarafında böyle bir park yapılmamış olduğundan bunun ilk defa İstanbul'da inşâsı pâdişâhımızın (Sul­tan İkinci Abdülhamîd Han) devrinin güzel eserlerinden olup, gerek devletler ve gerek Av­rupa'nın meşhur memleketlerinde bulunan coğrafya cemiyetlerince ve dünyada takdirle karşılanacağı aşikârdır.

Bunların masrafları bahsine gelince, gerek­li arsa devlet tarafından verileceği hâlde tanzîm ve inşâsı beş altı bin altın ile meydana ge­leceği tahmin olunur. Muhafaza ve idaresi ise aylık yedi sekiz bin kuruş masrafla hâllolunur. Seyircilerden münâsip miktarda giriş ücreti alındığı takdirde bundan hâsıl olacak gelirlerin fazlasıyla idaresine kâfi geleceği açıktır."

Günümüzde dünyanın birçok şehrinde muhtelif şekilleri görülen bu fikrin, Münif Paşa tarafından bundan bir asır evvel düşünülmesi büyük devlet adamlığının nasıl bir ufuk ve viz­yonla mümkün olabildiğinin çok açık bir delili­dir. Bu proje Münif Paşa'dan bir asır sonra İs­tanbul'da hayata geçebilmiştir. 

Münif Paşa
Münif Paşa, XIX. yüzyılın ikinci yansında yaşamış ilim ve dev­let adamıdır. Mütercimlik, gazetecilik, yayıncılık, Meclis-i Kebir-i Maârif Reisliği, Tahran Sefirliği ve Sultan İkinci Abdülhamîd Han devrinde üç defa Maarif Nazırlığı yapmıştır. Birçok kitap ve ma­kale neşreden Münif Paşa yurt dışında birçok ülkeyi gezme fır­satı da bulmuştur. İstanbul'un şehir mimarisi ve minyatür Os­manlı parkı ile alakalı proje çalışmalarında bulunmuş ve bunları da kağıda dökmüştür.

Dünya'nın bilinen ilk sergi maketi Dört asır evvel Mimar Sinan tarafından yapılmıştı

İstanbul'da 1582 yılında Sultan Üçüncü Murad Han'ın oğlu Şehzade Mehmed'in sünnet düğünü yapılır. Düğüne yerli ve ya­bancı devlet adamları yanında halk da büyük alâka gösterir. Dü­ğünün safahatının anlatıldığı, Surnâme-i Hümâyûn isimli bir ki­tap hazırlanır. Devletin ihtişamıyla birlikte halkın günlük hayatı­nı da aksettiren Surnâme-i Hümâyûn'da şehir esnafının, meslek gruplarının, dînî hizmet mensuplarının, hüner sahiplerinin geçit merasimi tek tek yer almaktadır.
Bu geçit merasimine Süleymaniye Câmii'nin timsâli de çok muhteşem bir şekilde getirilmiştir. Surnâme-i Hümâyûn'da Sü­leymaniye Câmii'nin tahta ve fildişinden yapılmış fevkalade gü­zel bir maketinin meydana getirilerek halka gösterildiği belirtil­mektedir. Surnâme'de, maketin çok tafsilatlı bir şekilde yapıldı­ğı ve esas camiin tıpatıp ancak maket olarak aynısı olduğu ve bir dizi insan tarafından taşınmakta olan cami maketinin içine girmiş olan bir kişinin de beyitler okuduğu anlatılmaktadır. Bu da maketin ebâdları hakkında bize bilgi vermektedir. Minyatür mütehassıslarına göre maketin ölçeği bugünkü Miniaturk'teki gibi 1/25'tir.
Surnâme kitabının metninde, bilgili ve kabiliyetli, ayrıca ak­ranlarından üstün olan bir mimar ve mühendisten söz edilmek­te; bu kişinin Süleymaniye Câmii'nin bir maketini yaparak At-meydanı'na getirdiği ve halka gösterdiği anlatılmaktadır. Sonra­dan Hazret-i Allah'a ve Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) dua et­tiği yazılan ancak ismi verilmeyen bu mimar, araştırmacılara gö­re meşhur Mimar Sinan olmalıdır. Daha sonra ayrı bir başlık al­tında, adı geçen ustanın bir şeşhâne ile tekrar gelişinden, arka­daşları ile sanatında kılı kırk yardığından ve beyitleriyle de nice nice gönüller kazandığından söz edilmektedir. Minyatürü ince-leyen araştırmacılar şahnişin altında dua eden üçlü gruba dik­kat çekerek sakalsız iki gencin yanındaki sakallı kişinin, Sultan Üçüncü Murad Han devrinde de büyük hizmetler vermiş olan, ayrıca bu düğün için İbrahim Paşa Sarayı'nın yenilenmesini ger-
çekleştiren ve köşesinde yeni bir kapı inşâ eden Mimar Sinan ol­ması gerektiğini belirtmektedirler. Süleymaniye Câmii'nin ma­ketini, bu târihte hayatta olan Mimar Sinan'dan başka kimsenin yapamayacağını ve burada gösterilen Süleymaniye Camii make­tinin de dünyada bilinen ve kayda geçen ilk sergi maketi oldu­ğu hususunda araştırmacılar ittifak halindedirler.

Mehmet Selim Sırrı
Yedikıta
Sayı 1, Eylül 2008

Kaynaklar
_________________________________
Nurhan Atasoy, 1582 Surnâme-i Hümâyûn (Düğün Kita­bı), İstanbul 1997.
Ali Budak, Batılılaşma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını: Münif Paşa, İstanbul 2004.
Hilmi Uran, III. Mehmed'in Sünnet Düğünü, İstanbul 1942
Orhan Şaik Gökyay, "Bir Saltanat Düğünü", Topkapı Sa­rayı Müzesi, Yıllık, İstanbul 1986 s. 21-56

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar