2011-01-04

BRE DOĞAN, BRE DOĞAN…

BRE DOĞAN, BRE DOĞAN…


Yıldırım Bâyezîd Han, Niğbolu kalesi ve Doğan Bey’den haber alamamıştı. Kendisi yetişmeden kalenin düşüp teslim olmasından endişe ediyordu. Alman esirlerinden, çok kalabalık bir haçlı ordusunun Niğbolu kalesini dört yandan kuşattığı öğrenildi.

Kale erzakı, mühimmatı ve Doğan Bey’in mukavemetini öğrenmek için kaleye birisini gönderip haber almak lâzımdı. Bütün bunları düşünen Yıldırım Bâyezîd Han hiç kimseye haber vermeden bu vazifeyi kendi yapmaya karar verdi ve karanlık bir gecede atına binerek sarp vadilere sürdü. İçkili haçlı devriyeleri arasından geçerek, kale duvarının altına geldi. Korkunç bir sükûnetin hâkim olduğu bu karanlık gecede, kaleye doğru "Bre Doğan! Bre Doğan!..” diye haykırdı.

Gece-gündüz kale duvarlarının üstünde tetikte duran, düşmanı kollayan kale kumandanı Doğan Bey, bu sesi duydu. Ama bir mânâ veremedi. Bu ses Sultân’ın sesine benziyordu. Ama yüz binden fazla haçlı ordusu ile muhasara edilmiş bir kalenin yanına nasıl gelinebilirdi. Hayâl olduğunu sandı, kulaklarına inanamadı. Fakat aynı ses, daha hâkim, daha vakur bir kerre daha tekrarlanınca, Doğan Bey ne yapacağını şaşırdı. Kaleden aşağıya baktı. Karanlıkta hünkârın atı üstünde dikildiğini gördü. Göğsünde hıçkırıklar düğümlendi. Böyle bir hünkâra nice hizmet edilmezdi. Yıldırım Bâyezîd Han gereken talimatı verdikden sonra, karanlıklar arasına süzülüp kayboldu. Yıldırım Bâyezîd ile Doğan Bey arasındaki konuşmayı düşman devriyeleri de duymuş, fakat bir mânâ verememişlerdi. Müfrezedekiler vakit geçirmeden durumu komutanlarına anlattılar. Nihayet hâdiseyi mareşal Bubiko ve kral Sigismund öğrendi. Muhafızlar sorguya çekildi. İçkili oldukları anlaşılınca, orduda yalan yanlış haber yayarak moral bozmaya sebebiyet vermekten ve nöbette içki içerek hayâl görmekten elli kırbaç, üç gün de katıksız hapis cezası verildi. Askerler kırbaçları yerken doğru söylediklerine yemin ediyor, fakat trampetler seslerini boğuyordu... 

1) Kitâb-ı Cihân-nümâ; sh. 70
2) Tevârîh-i Al-i Osman (Âşıkpaşazâde)
3) Tâc-üt-tevârih; cild-1, sh. 143
4) Devlet-i Osmâniyye Târihi (Hammer); cild-1, sh. 283

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar