2010-11-04
MÜREKKEP YALAMAK
Uzun yıllar tahsil görmüş, ilim-irfan öğrenmiş kişiler hakkında kullanılan, "mürekkep yalamak"diye bir tâbirimiz vardır. Bu tâbir bize, matbaadan önceki zamanların el yazması kitapların hattatları, yahut müstensihlerinden (kopya usûlü kitap çoğaltan kâtipler) yadigârdır.
El yazması kitapların sayfaları hazırlanırken, pürüzleri kaybolsun ve kalemin kayganlığı sağlansın diye, parşömenlerin üzeri ahar denilen bir çeşit sıvı ile cilalanır, ardından da mühürlenirmiş.
Ahar, yumurta akı ve nişasta ile hazırlanan muhallebi kıvamında bir terkiptir, kâğıt üzerinde bir tabaka meydana getirir. Kitap kurtlarının pek sevdiği ahar, aslında suyu görünce hemen erir. Âharın bu hususiyetinden dolayı eskiden hattatlar ve müstensihler, bir hata yaptıkları vakit onu silmek için, serçe parmakların ucunu ağızlarında ıslatıp hatalı harf veya kelimenin üzerine sürerler; böylece zemindeki ahar dağılır ve aharla birlikte hata da kaybolur gidermiş.
Bazan bütün bir cümlenin silinmesi gerektiğinde, aynı işi tekrarlamak îcap eder, hattatın serçe parmağına gelen mürekkep ister istemez diline geçer, böylece hattat mürekkebi yalamış olurmuş.
Mürekkep bezir ishden hazırlandığı için suda çözülmesi tabiîdir. Bu yüzden elyazması eserler, su ve benzeri sıvılarla temas ettirilmez. Ancak kitap henüz yazılma safhasindayken mürekkebin bu hususiyeti hattatların işine yarar; gerek divitlerin ucunda kalan mürekkep lekelerini gidermek ve temizlemek, gerekse sayfaya küçük bir tirfil (harflerin üzerine konulan uçları kıvrık V şekilli süs) yahut imlâ koymak için diviti tekrar mürekkebe bandırarak israf etmek yerine ucunu dillerine değdirir ve oradaki mürekkebin çözülüp kullanılmasını temin ederlermiş.
Bu vaziyette de dillerin mürekkeplenmesi, yani mürekkebi yalamış olmaları muhakkaktır.Neticede eskiler, bir insanın yaladığı mürekkep miktarınca ilminin ziyadeleştiğini kabul ederler ve okuma-yazma bilenlerin pek az olduğu çağlarda azıcık da olsa mürekkep yalamış olmayı cemiyet içinde saygı alâmeti olarak alırlarmış.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Bu ay öne çıkanlar
-
Sabetayistlerin Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığı ve Mezar Taşları Üzerindeki İsimler Atatürk‛ün akrabaları Kapancı‛lar bu mezarlıkta. Mezarlar...
-
Lozan'da Kaybettiklerimiz; Süleymaniye, Musul ve Kerkük Lozan'da Kaybedildi... Laikçi ve sahte Atatürkçü dernek vakıf ve kuruluşlar ...
-
Alparslan Türkeş, Küçük Hüseyin Efendi, Üzeyir Garih cinayeti ve Kripto Yahudiler Alparslan Türkeş'in gerçek ismi olan Hüseyin Feyzullah...
-
DEVELİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ ESAS NO : 1980 / 77 KARAR NO : 1981 / 63 C. SAV. NO : 1980 / 309 BAŞKAN : Metin YÜKSEL 19030 SANIK : MUSTAFA ...
-
Devlet Bahçeli'nin kütüğüne bakıldı, soyundaki Ermenilere ulaşıldı... Kendi milletvekilinin Cumhurbaşkanlığına aday olmasını kuvvet/şidd...
-
Atatürk EŞCİNSEL (GAY) miydi? Bakınız, Mustafa Kemal Atatürk'ü en iyi tanıyanlardan biri olan Doktor Rıza Nur, “Hayat ve Hatı...
-
"Alimin atının ayağından sıçrayan çamur parçası bizim için şereftir " Yavuz Sultan Selim Han HOCAYA - ÖĞRETMENE SAYGI • Fâtih Su...
-
Atatürk'ün intihar eden manevi kızı Zehra Aylin Zehra Aylin, Paris ekspresine bindi. Tren Amiens Gölü yakınlarındaki istasyona varmak üz...
-
Atatürk’ün Cenaze Namazı Kılındı mı? Atatürk’ün cenaze namazı neden camide kılınmadı? Hatta Atatürk’ün cenaze namazı kılındı mı? Anadolu Aja...
-
Mustafa Kemal’in Filistin Cephesi Hezimeti Filistin cephesinde üç ordumuz vardı. Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci ordulardan mürekkep olup, ...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.