2012-05-31

Osmanlı Âlimlerinden Kemalpaşazâde

Osmanlı Âlimlerinden Kemalpaşazâde
Osmanlı Âlimlerinden Kemalpaşazâde


Osmanlı Devleti'nin her bakımdan zirvede olduğu XVI. asırda Osmanlı ulemâsının başında gelen Kemalpaşazâde ilmin hemen hemen her sahasında eser vermiş, ilme vukûflyeti ve dirayeti sayesinde devrine damgasını vurmuştur.

Büyük babası Kemal Paşa'ya izafeten "Kemalpaşazâde" veya "lbn Kemâl" diye bilinen Şemsüddîn Ahmed bin Süleyman, Sultan İkinci Bâyezîd Han, Ya­vuz Sultan Selim Han ve Kânûnî Sultan Süleyman Han devirlerinin mümtaz bir devlet ve ilim adamıdır. 1468-1469'da Edirne'de dünyaya gelmiştir'.

Bir ümerâ ailesine mensup olan Kemalpaşazâde. ailesinin nezâretinde iyi bir tahsil görmekle beraber, önce askeri sınıfa girmiş ve altı bölük sipahisi olarak Sultan İkinci Bâyezîd'in seferlerine iştirak etmiştir. Fakat bir gün Filibe'de Çandarlı İbrahim Paşa'nın meclisinde, o zaman 30 akçe ile Filibe müderrisi bulunan Molla Lütfî'nin meşhur bir akıncı kumandanı olan Evrenosoğlu Ahmed Bey'den daha çok itibar gördüğüne şâhid olunca, ulemâ­nın ümerâdan daha üstün olduğuna ka­ni olmuş ve ilmiye sınıfına geçmeye ka­rar vermiştir2.

Tevârih-i Âl-i Osman 'ın üçüncü defterinin ilk varakları
Tevârih-i Âl-i Osman 'ın üçüncü defterinin ilk varakları
 Askerlik ile alâkasını kesip ilmiye sı­nıfına girmeye karar veren İbn Kemal, önce Edirne Dârü'l-Hadîs'inde Molla Lütfî'nin derslerine devam etmiş ve da­ha sonra Hatibzâde Muhiddîn Mehmed Efendi ile Muarrifzâde Sinanüddîn Yûsuf gibi zamanın tanınmış âlimlerinden icazet alarak tahsilini tamamlamış ve Edirne'deki Ali Bey (Taşlık) Medresesi'ne müderris tayin edilmiştir. Bu sırada ba­ba dostu, Anadolu Kazaskeri Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi vasıtasıyla Sultan İkinci Bâyezîd'in hi­mayesine de mazhar olmuş ve bu sayede daha geniş bir çalışma imkânı bulmuştur. Bir ara 40 akçe ile Üsküp'teki İshak Paşa Medresesi'ne nakledilmişse de, çok geçmeden 60 akçe ile gene Edirne'ye dönüp sıra­sıyla Halebiye, üç Şerefeli ve Sahn-ı Bâyezîd medre­selerinde bulunmuştur3.

Kemalpaşazâde daha sonra, 1515'te Edirne Kadılığı'na, 1516'da Anadolu Kazaskerliği'ne tayin edildi. 1516'dan1519'a kadar, üç yıl süren Mısır seferine Anadolu kazaskeri olarak iştirak etti. Mısır'da sohbet­ler yaptı, fetvalar verdi ve Mısır arazisinin tahririni yaptı. Sefer dönüşü Edirne Dâru'l-Hadîsi'ne müderris olarak tayin edildi*1.

Mısır seferi dönüşünde atının aya­ğından sıçrayan çamurların pâdişâhın kaftanına isabet etmesi üzerine Yavuz Sultan Selîm "Ulemânın atının ayağından sıçrayan çamurların medâr-ı zînet ve bâis-i mefharet" olacağını söyleyerek çamurlu kaftanın ve­fatından sonra sandukası üzerine örtülmesini vasiyet etmiştir.


İbn-i Kemâl, Kânûnî Sultan Süleyman zamanında, Zenbilli Ali Efendi'nin vefatı üzerine, Şaban 932/Mayıs-Haziran 1526'da Şeyhü'l-İslâm olmuş ve bu vazi­fede iken, 2 Şevval 940/16 Nisan 1534'te vefat ede­rek Edirnekapı dışındaki Mahmûd Çelebi Zâviyesi'ne defnedilmiştir.
İbn Kemal, fıkıh, tefsîr, hadîs ve kelâm gibi şer'î ilimlerden başka edebiyat ve târih ile de meşgul ol­muş ve bu sahada kıymetli eserler yazmış büyük bir ilim adamıdır. Vefatı için düşürülen ve "Kemal'le bir­likte ilimler de vefat etti" mânasına gelen "irtehale'l-ulûmü bi'l-Kemâl" sözü onun ilmî hüviyetini gösteren vecîz ifâdelerden biridir. Şer'î mes'eleleri halletmekte gösterdiği liyâkatten dolayı "Müfti's-Sakaleyn" unva­nıyla şöhret bulmuştur5.
İbn-i Kemal, ehl-i sünnet itikadını bütün gayreti ile müdâfaa etmiş6 ve bu hususta bütün sapık görüşleri çürütücü risaleler kaleme almıştır.





İbn-i Kemal Hazretleri'nin kabri (Edirnekapı - İstanbul)


Kemalpaşazâde'nin Eserleri

Kemalpaşazâde'nin eserlerinin sayısını 100, 300, 400-500 olarak gösteren kaynaklar vardır. Bilinen eserlerinin 19 tanesi Türkçe, 7 tanesi Farsça ve 183 tanesi de Arapçadır7.

Pek azı neşredilen risalelerinin 36 tanesi Ahmed Cevdet Paşa tarafından yayınlanmıştır8. Bunun dışın­da; kelâm ilmine âit; "Risâletü'l-Mümeyyize" ve "Risâletün fi Evsâfi Ümmü'l-Kitâb", Akâid'e ait; ‘Müferricü'l-Kürûb'u, usûl ilmine âit; "Tağyirü't-Tenkih"i, hadis ilmine âit; "Şerh u Hadîs-i Erbain"i, lisan ilminden; "Galâtat-ı Avam" ve "el-Felah şerhi'l Me­ran" adlı eserleri neşredilmiştir. Ayrıca "Risâletün fi Beyâni'l-Vücûd" adlı eseri de Midhad Efendi tarafın­dan "Leâli-i Meâni" adı ile Türkçeye tercüme edilerek yayınlanmıştır. İslâm hukukuna âit bazı risaleleri de yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır9.

Pek çok eseri ve yüzlerce risalesi henüz kütüpha­nelerde yazma olarak beklemektedir. Bunlar arasında "Tefsîrü'l-Kur'ân"ını, "Hadîs-i Erba'în Tercümesi"ni, "Fetva Mecmuası"'nı. "Hidâye Şerhi"ni, " Hadîka-tü'l-Eshar"ı ve "Buhâri Şerhi "ni sayabiliriz.

Arap ve Fars dillerine gayet hâkim olan Kemalpaşazâde, "Dakâiku'l-Hakâik” adlı Farsça sarf ve nahiv ile "Muhîtu'l-Lugât" adlı Arapçadan Farsçaya bir lü­gat yazmıştır.

Edebî yanı da çok güçlü olan Kemalpaşazâde'nin 1313'te İstanbul'da basılan Türkçe “Dîvân" ı, Sadî'nin " Gülistan "ına nazîre olarak yazdığı ve Şeyhülislâm Yahya Efendi tarafından Farsçadan Türkçeye çevrilen " Nigâristân" adlı eseri ve 7777 beyitlik “Yûsuf ve Zelîha"sı da edebî eserleridir. Yavuz Sultan Selim'in ve­fatı üzerine bir mersiye de yazmıştır.

Kemalpaşazâde bu telif eserlerin yanı sıra tercü­meler de yapmıştır. Bunların en mühimmi Yavuz Sul­tan Selim'in emriyle Ibn-i Tagriberdî'nin "en-Nücümu'z-Zâhire fi Mülük-i Mısr ve'l-Kâhire" adlı Arapça eserinin Türkçeye tercümesidir. Şüphesiz Kemalpa­şazâde'nin en mühim eseri "Tevârih-i Âl-i Os­manıdır. Kemalpaşazâde'ye Tevârih-i Âl-i Osman'ı yazma vazifesini Sultan İkinci Bâyezîd Han (1481-1512) vermiştir.

Sultan İkinci Bâyezîd'in bu isteği üzerine, Ke­malpaşazâde, Osman Gâzi'den başlayarak her sul­tana ayrı bir defter tahsis etmek suretiyle sekiz defter yazmış ve bunları iki defada Sultan İkinci Bâyezîd'e takdim etmiştir. Tevârih-i Âl-i Osman'ın I. kısmını teşkil eden bu orijinal nüsha maalesef bugüne kadar bu­lunamamıştır.

Daha sonra, Kânûnî Sultan Sü­leyman tarafından bu defterlerin 2. kısmını yazmakla vazifelendirilen Kemalpaşazâde, Sultan İkinci Bâyezîd'in 914-918/1508-1512 yıllarını içine alan devri anlattığı VIII. Defter'in devamını, Yavuz Sultan Selim (918-926/1512-1520) devrini içine alan IX. Defter'i, Kânûnî Sultan Sü­leyman'ın 926-933/1520-1527 dev­ri hâdiselerini anlattığı X. Defter'i yazarak Kânûnî Sultan Süleyman'a takdim etmiştir.


Böylece "Tevârih-i Âl-i Osman" on deftere tamamlanmıştır. Ancak bu ikinci kısmın da bu­güne kadar orijinal nüshası bulunamamıştır10.
Bu defterlerden I, II, IV, VII, VIII, IX ve X. defterler müstensih nüshalarından yayınlanmıştır. V. Defterin nüshası bulunamamıştır. III ve VI. Defterler yayına ha­zırlanmaktadır.

Osmanlı Devleti'nin her bakımdan zirvede oldu­ğu XVI. asırda Osmanlı ulemâsının başında gelen Kemalpaşazâde, ilmin hemen hemen her sahasında eser vermiştir. Kemalpaşazâde ilme vukûfiyeti ve di­rayeti sayesinde devrine damgasını vurmuştur.

Abdullah SATUN
Yedikıta
Sayı 1, Eylül 2008
www.yedikita.com.tr






1- İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman VII. Defter, haz. Şerafettin Turan, Ank. 1991, s. IX

2-İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman VII. Defter, haz. Şerafettin Turan, Ank. 1991, s. XII.

3- I. Parmaksızoğlu, Kemal Paşazade, İ.A. s. 563

4- Kemalpaşazâde, Tevârih-i Âl-i Osman X. Defter, haz. Şefaettin Se-vercen, Ank. 1996, s. XVIII.

5-İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman VII. Defter, haz. Şerafettin Turan, Ank. 1991, s. XIV-XVI.

6-Ş. Turan, a.g.e. XI.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar