Kur'an-ı Kerim şifre kitabı mıdır? Kur'an-ı Kerim'in şifresi kitabı ve Ömer Çelakıl üzerine ilmi bir değerlendirme |
TAKDİM
"Kur'an-ı Kerim'in Şifresi" adlı bir kitap yazan Ömer Çelakıl adlı bir tıp öğrencisinin, Kur'an üzerinde geliştirdiğini iddia ettiği birtakım matematiksel yöntemlerle hem geçmiş hem de geleceğe dönük birtakım bilgiler bulduğunu iddia etti. Bu iddialarla başlayan tartışmaların ardından, Kur'an-ı Kerim'i referans göstererek kehânet derecesine varacak çok ciddi iddialar ortaya atıldı. Bu durum doğal olarak akıllara Kabalizm ve 19'cuları getirdi.
Görünüşte öyle olmasa ve bu şekilde gösterilmek istenmese dahi, tartışmalar sürekli olarak Kur'an-ı Kerim'in bir şifre kitabı olup olmadığı üzerine gelip düğümlendi. Zaten bu iddiaların en büyük sakıncalarından ve geçmişteki örneklerinden anlaşıldığı üzere, amaçları Kur'an üzerinde tartışmalarmeydana getirmek.
Biz de bu tartışmalarla ortaya çıkabilecek birtakım yanlış anlaşılmaları önleme adına Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Davut Aydüz ile bu konuda nasıl bir yaklaşım gösterilmesi gerektiği, Kur'an-ı Kerim'in iddia edildiği şekilde gelecekle ilgili nasıl bilgiler verdiği, bu fikirlerin Kur'an-ı Kerim'e zararları, bu tür yaklaşımların temelinde hangi fikirlerin bulunduğu gibi, konu üzerinde merak edilen tüm konuları konuştuk.
Prof. Dr. Aydüz'ün konuşmalarında değindiği, dikkat çektiği en önemli nokta, Kur'an-ı Kerim'in bir şifre kitabı olmadığıydı. Prof. Aydüz, bu tür yaklaşımların geçmişten günümüze daha önce de çok kereler ortaya çıktığını da hatırlattı.
****
Son ayların en yoğun tartışma konularından olan "şifreciliğin" Kur'an-ı Kerim'e yarardan çok zarar verdiğini anlatan Prof. Dr. Davut Aydüz, Kur'an-ı Kerim'in kendi deyimiyle "mübin", yani apaçık bir kitap olduğunu söyledi:
- Öncelikle "Kur'an-ı Kerim'in Şifresi" adıyla yayınlanan bir kitabın ardından Kur'an üzerinde kehânet tartışmaları yaşandı. Size göre; insanlar bu tür fikirlere/iddialara nasıl yaklaşmalı? Buna benzer kitapları okumak için konuyu nasıl değerlendirmelidirler?
- Kur'an-ı Kerim; mu'cize bir kelâmdır. Mu'cize kelimesinin kökü i'câz'dır ki; o da, "âciz bırakmak" manasına gelir. Bir şeyin benzerini yapmaktan muhatabı âciz bırakan şeye de mu'cize denir. Bu bakımdan Kur'an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz (sav)'in en mühim ebedî bir mu'cizesidir.
- Hangi yönden?
- Kur'an'ın mu'cize oluşunun vecih ve cihetlerinin sayısı hususunda farklı görüşler olduğunu söyleyebiliriz.. İ'câzla meşgul olan âlimler birden başlayarak onlarca i'câz vechinden bahsetmişlerdir. Doğru olan da birçok âlimin belirttiği üzere, i'câz vecihlerini tahdit etmemektir/sınırlandırmamaktır. Her âlim kendi zevkine, tabiatına ve yoluna uygun olan cihetleri almış, onları incelemiş, i'câz vecihlerini de onlara hasretmiştir.(1)
İ'câzu'l Kur'an literatüründe üzerinde en çok durulan başlıca i'câz yönlerinden bazıları şunlardır:
1 1- Dil ve Üslûp,
2- Muhtevâ özelliği,
3- Gayb bilgisi,
4- İlmî i'câz,
5- Sosyolojik deliller,
6- Sayısal i'câz (2).
Kur'an'ın her çağda öne çıkan bazı i'câz yönleri vardır. Günümüzde ise; ilmî i'câzıyle birlikte, sayısal veya matematiksel i'câzı çokça konuşulmaktadır.
Sorunuzda; Kur'an'ın gelecek hakkındaki bilgilerden haber vermesinden bahsediyorsunuz, ki bu da Kur'an'ın i'caz, yani mu'cizelik yönlerindendir. Kısaca şöyle diyebiliriz: Gayb bilgisi: Kur'an'da geçmişe ve geleceğe ilişkin haberlerin bulunması, onun bir başka bir i'câz yönünü oluşturur. Kur'an-ı Kerim'de yer verilen tarihî olaylarla, Peygamber kıssaları geçmişe ait gaybî haberlerdir. Yapılacak bir savaşta Bizanslıların, İranlıları yenilgiye uğratacağı, Kur'an'ın tahrif edilemeyeceği, Hz. Peygamber'in düşmanlarına karşı korunacağı, Bedir gazvesinde Müslümanların galip geleceği, Müslümanların Mescid-i Haram'a girecekleri ve Mekke'yi fethedecekleri önceden haber verilmiş ve zaman içinde bu haberler aynen gerçekleşmiştir. İnsanların gaybı bilmesi mümkün olmadığından, bu tür haberleri ihtiva eden Kur'an'ın bu yönüyle de bir i'câz taşıdığı, İslâm âlimlerinin çoğunluğunca kabul edilir.
Tabii, sadece bunlar değil, Kur'an gelecekle ilgili daha birçok haber vermiştir ve verdiği haberler zamanı gelince hepsi gerçekleşecektir. Çünkü o Allah kelâmıdır. Fakat bazı müfessirlerin ve tefsir ilmiyle hiç alâkası olmayan kimselerin Kur'an'ı alet ederek gelecekten haber vermesi ayrı şeylerdir. Âyetler gelecekle alâkalı bir şey söylemediği halde, müfessir veya bir başkası kendi hevâ ve hevesine göre "Kur'an şöyle diyor" diyerek, gelecekten haber veriyorlar. Adeta kâhinlikte bulunuyorlar, tabii, bunlar doğru değil. Söyledikleri şeyler gelecekte meydana gelmezse, bu Kur'an âyetlerinin hatası değil, âyete yanlış mana veren veya âyetin söylemediği şeyi ona söyletmeye çalışan kişinin yanlışıdır. Çünkü tekrar etmek istiyorum, Kur'an gelecekten haber vermiştir, haber verdiği şeyler zamanı gelince gerçekleşmiştir, haber verdiği diğer şeyler de zamanı gelince gerçekleşecektir. Kıyametin kopması, haşir, cennet, cehennem vs… Kur'an-ı Kerimin gaybden haber vermesine bu çerçeveden bakmalı. Kur'an'ın Şifresi isimli kitapta da doğrusu ciddi hiçbir delile dayanmadan, gelecekten kehânet türü haberler verilmektedir ki, gerçekle hiçbir alâkası yoktur.
- Peki, Kur'an-ı Kerim bir şifre kitabı mı, yoksa hayatın her anına yön veren bir kılavuz olarak mı algılanmalı?
- Hayır, Kur'an bir şifre kitabı değildir. Fakat kitaba, "Kur'an-ı Kerim'in Şifresi" ismi verilmekle; Kur'an, şifreli bir kitaptır; onun için de bu şifreyi bilmeyen veya çözemeyen bu kitabı anlayamaz gibi bir yanlış anlamaya yol açılmaktadır. Halbuki Kur'an, şifreli bir kitap değildir. O, yine Kur'an'ın ifadesiyle "mübîn"dir, yani apaçık bir kitaptır. Başta Arapça olmak üzere, belli başlı bazı ilimleri öğrenen herkes, Kur'an'ı kendi ölçüsünde anlayıp istifade edebilir. Kur'an'ı anlamak için şifre çözmeye veya bulmaya ihtiyaç yoktur. Hem, bu şifre şimdiye kadar gizli kalmış ve bugün bulunmuşsa, demek ki Kur'an'ın kendisine indiği Peygamber Efendimiz (sav) başta olmak üzere Kur'an'ı kimse anlamamış demektir. Çünkü ne Peygamberimiz (sav), ne de daha sonraki asırlarda gelen müfessirler böyle bir şifreden bahsetmişlerdir. Ayrıca, böyle bir şifre aramak, Müslümanlara ne farz, ne de vaciptir.
Evet, Kur'an, sorunuzda da dediğiniz gibi; hayatımızın her an ve yanına yön vermesi gereken bir kılavuz kitaptır. Yoksa, şifreyi bulamayan, önceki asırlardaki ve bu asırdaki insanlar, şifreyi bulamadıklarından dolayı haliyle Kur'an'ı anlamamış olacaklar ve Kur'an'ın emirlerini yerine getirmediklerinden veya yasaklarından kaçınmadıklarından dolayı da sorumlu olmayacaklardır. Bu doğru bir şey değildir.
Şunu da söylemek isterim ki; bizim için önemli olan, şu içinde yaşadığımız andır. Biz Kur'an'a bakarız, bugün bize neyi emrediyor onu yaparız, yasaklarından da kaçınırız. Biz bunlardan sorumluyuz. Yoksa bunları terkedip, biraz orijinalite yapmak ve meşhur olmak, biraz da zevk için "Acaba Kur'an istikbal ile ilgili ne diyor?" diye meşgul olmak, bana abesle iştigal gibi geliyor. Önemli olan, bugün Kur'an bizden ne istiyor, öncelikle onu hayata geçirmektir.
BU TÜR KİTAPLAR İNSANLARIN İMANINI SARSABİLİR
- Bu tür araştırmalar, iddialar, yaklaşımlar sizce İslam'a zarar mı verir, yoksa fayda mı getirir? Yani, olacağı iddia edilen olayların ileride ortaya çıkması, İslam'a yönelişi sağlayabilir mi?
- İsterseniz soruyu biraz değiştirip, öyle cevap verebilirim: Kitap, okuyucuların imanlarının artmasına mı yoksa azalmasına mı vesile olur?
Her şeye rağmen, birkaç okuyucunun; "Kur'an madem bu kadar hadiseden bahsediyor, içinde bunlar var, öyleyse bu kitap Allah'ın kelâmıdır"diyerek, Allah'a olan imanları ve Kur'an'a olan bağlılıkları artmışsa, o zaman bu kitap takdire şayandır diye düşünebiliriz. Fakat, Kur'an'ı kehânet kitabına benzetip, Kur'an'ın söylemediği şeyleri ona söyletip, Kur'an'a göre ileride şunlar şunlar olacak deyip, daha sonra da söylenen şeyler gerçekleşmediğinde, işte o zaman birkaç değil, birçok insanın Kur'an'a olan imanı sarsılabilir. Çünkü tarih şahit ki; Kur'an istikbal adına ne demişse hepsi olmuştur, olacak dediği şeyler de zamanı gelince gerçekleşecektir (Kıyametin kopması, sorgu suâl, Cennet-Cehennem vs.), Kur'an yalan söylemez. Kur'an'ın söylemediği şeyleri Kur'an'a söyletmek isteyenler ise hep yanılmışlardır. Onun için büyük müfessirler hep ihtiyatlı davranmış ve Kur'an'ın müteşâbih âyetlerinin tefsirinde ihtimalli konuşmuşlardır. Bu âyetin manası kesin şudur, dememişlerdir. Benim anladığım kadarıyla âyetin te'vili şudur, ama yine de işin doğrusunu Allah bilir demişlerdir.
- Sözkonusu kitabın yazarının konuşmalarını, sözlerini takip ettiyseniz, size göre bu kişi art niyetli biri mi, yoksa samimi duygularla bir araştırma mı yapmış?
- Yazar, gerek kitabındaki üslûbu, gerekse televizyonlardaki konuşmaları itibariyle samimi, art niyeti olmayan bir Müslüman görüntüsü vermektedir. İşin doğrusunu elbetteki Allah bilir. Yani yarın nasıl bir görüntü sergileyeceğini bugünden bilmek zor. Malumunuz, "Şeyh uçmaz, müridleri uçurur"diye bir söz vardır. Buradan hareketle, yarın bu yazara değişik çevreler belli misyonları yükleyebilirler ve o da -argo tabirle ifade edeceğim- dolduruşa gelebilir. Zira bir TV programında, bazı seyirciler; "Siz mesih misiniz, mehdi misiniz, yoksa bir peygamber misiniz?" gibi sorular sordular. Ayrıca değişik kişi ve kuruluşlar tarafından da kullanılabilir. Ben bugünkü görüntüsüne göre iyimser konuşuyorum. Çünkü bir TV programında, "Ben Kur'an'ı okudukça hayranlığım arttı, bu çalışmalarımı yayınlamakla başkalarının da hayranlığı artsın istedim" dedi. Tabii, kişinin beyanı esastır.
Ayrıca bir ilâhiyatçı olmadığı halde Kur'an'a ilgi duyması, üzerinde ciddî kafa yorması ve bunları faydalı olur düşüncesiyle kaleme alıp neşretmesi, tebrike şayan davranışlardır. Yazar, bu çalışmasıyla, İlahiyat veya Diyanet camiasından olmayan kimselerin de Kur'an üzerinde çalışma yapabileceklerini göstermiştir. Yani bu Kur'an, sadece İlâhiyatlılara mahsus bir kitap değildir. Fakat keşke, kitabını yayınlamadan önce işin mütehassıslarına bir kontrol ettirseydi.
Bu eksikliğini kendisi de hissetmiş olmalı ki, "Benim yaptığım bu çalışma bir başlangıç, Arapça bilen ilâhiyatçılar daha ileri seviyede şeyler bulabilirler" diyor.
19'CULARLA İLGİSİ VAR GİBİ...
- Bu tür araştırmaların 19'cular veya Kabbalizmciler tarafından desteklenmiş olabileceği de konuşuldu. Sizce bunlar söz konusu olabilir mi?
- Her ne kadar yazar, "Bunlarla alâkam yok" dese de, var gibi görünüyor. Çünkü, Edip Yüksel ile görüştüğünü bir TV programında kendisi söyledi. Ondan veya çalışmalarından etkilenmediğini söylese de, benzer yönleri var. Belki yazarın böyle bir niyeti olmayabilir ama, kitabında bazı bilgileri bunu yalanlıyor. Burada başka bir mesele gündeme geliyor, o da; yazar ve yayınevi ikilemi!
Yazarın Kur'an'a karşı samimî yaklaşımını, maalesef yayınevinde aynı şekilde göremiyoruz. Yazarın ifadesiyle, hazır olmayan notlarını yayınevine vermiş, yayınevi de kendi duygu ve düşüncesine göre önsöz yazmış, başlıklar atıp yayına hazırlamış. Böylece, yazarın da katılmayacağını zannettiğimiz bazı olumsuzluklar ortaya çıkmış. Meselâ, kitabın II. Bölüm'ünün başlığı; "Kur'an-ı Kerim'in Gerçekleşen Kehânetleri”dir. Bu başlıkla, Kur'an adeta bir kehânet kitabına benzetilmiştir. Kehânet kitabının yazarı da dolayısıyla -Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimiz (sav) için dediği gibi hâşâ- kâhin olacaktır. Hem Peygamberimiz kâhin olmaktan, hem de Kur'an kehânetten uzaktır. Aynı şekilde s. 281 'de, "..çeşitli ezoterik bilgiler ve kâhinlerin söyledikleriyle bizim Kur'an-ı Kerim'in içinden çıkarttığımız yakın geleceğimizle ilgili bilgiler arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır"ifadesi de, Kur'an'ı kehânet kitabı seviyesine indirmektedir ki, hiçbir Müslümanın kabul edemeyeceği bir iftiradır. Bu kehânet tabirleri de yazara ait gibi görünmüyor. Nitekim yazar, bir televizyon kanalında bu ifadelerin kendisine ait olmadığını ve bunlardan rahatsız olduğunu açıkladı.
Önemli bir diğer nokta da, yazar Kur'an üzerine bu kadar kafa yorduğuna göre, Kur'an'ın Allah kelâmı olduğuna inanan bir insan olduğunu gösteriyor. Bu çalışma boyunca yazarın Kur'an'a hayranlığı artmış olması gerekmektedir. Netice itibariyle de, öyleyse bu Kur'an olsa olsa, ancak Allah'ın kelâmı olabilir demesi beklenirdi. Fakat kitapta böyle bir ifadeyi bulmak mümkün değil. Sanki Kur'an'daki bu kadar tevâfuk gayet normalmiş gibi verilmektedir. Bu da yazardan ziyade, yayınevinin üslubu gibi görünüyor. Bu üslup da, oryantalist bir üsluba benziyor.
TEK DEĞİL, BİRÇOK KURAL UYGULANMIŞ
- Kitapta anlatılan ve şifrelerin çözümünde kullanılan yöntem size göre Kur'an mantığına uygun mu? Ya da siz şifre yöntemini mantıklı buluyor musunuz?
- Kur'an mantığına uygun değil ve doğru da bulmuyorum. Çünkü, şifrenin esası, genellikle bir sûrede tekrar eden âyetlerden oluşuyor. Fakat birçok sûrede tekrar eden âyetler olmasına rağmen, buralarda şifre tutmadığından olacak, bunlara hiç temas edilmemiş. Öyleyse ya şifrede bir yanlışlık var, ya da -hâşâ-bu sûre ve âyetlerde. Çünkü, 19 mucizesi ile ortaya çıkanlar, bunu bütün Kur'an'a tatbik etmişler, fakat Tevbe Sûresi'nde tutmayınca son iki âyeti inkâr cihetine gitmişlerdir. Buradan hareketle, şifrenin tutmadığı yerlerde, yeni bir şifre mi bulunacak, yoksa -hâşâ- âyetlerde bir eksik kusur mu aranacak?
Matematik yönüyle şifre tutuyor mu, tutmuyor mu, gibi bir soruya da cevap vermek isterim. Fakat ben matematikçi olmadığım için, bilmediğim sahada konuşmak istemiyorum. Onun için Bilkent Üniversitesi Matematik bölümündeki bazı araştırmacılardan, konuyla ilgili aldığım bilgiyi aktarmak istiyorum: "Kitapta tek bir kuralın olmadığını görüyoruz. (Aynı kuralın değişik varyasyonları diye bahsedilen) Bir çeşitlilik var. Bu çeşitlilik düşünüldüğünde, yüzlerce, belki de binlerce kurala ulaştığımızı görüyoruz. Bu da, istediğimiz tarihe ya da sayıya ulaşma ihtimalini çok artırmaktadır. Bu durum şifrenin farklı varyasyonları olarak açıklanamayacak kadar genişlik kazandırmaktadır. Verilen her örnekte metot bir miktar değiştirilmektedir. Bu da karşımıza verilen örnek sayısının birkaç katı kadar metot çıkarıyor. Mesela, merkez sayısının bulunmasında 0,1 ve ilk sayının kullanılması metot sayısını 3 katına çıkarıyor. Merkez sayısın 2. kademede yer alıp almaması, metot sayısını 2 katına çıkarıyor. Gene ikinci kademede 1 sayısını öne koyup koymama (harf-i mukataalı sûrelerde) metot sayısını 2 katına çıkarıyor. Böyle birçok varyasyona sebep olacak yöntem değişikliği var. Bu şekilde metot sayısının geometrik olarak arttığını görüyoruz. Açıkça keyfilik sırıtmakta. Çünkü bu şekilde yüzlerce yönteme ulaşıyoruz. Sonuç olarak (bizce) şifreye ulaştıran bir metot sözkonusu değil. Yapılan şeylerin de matematiksel herhangi bir değeri yok."
- Sizin, kitaptan veya sözkonusu kişinin konuşmalarından tesbit ettiğiniz çelişkiler/tutarsızlıklar var mı? Nelerdir?'
- Kur'an'a duyduğu ilgi ve alâka ve göstermiş olduğu gayretten dolayı tebrik edilecek olan yazarın, İslâmî altyapısının olmaması, İslâm tarihini ve üzerinde çalışma yaptığı Kur'an'ın dilini, yani Arapça'yı bilmemesi, onun bazı hatalar yapmasına sebep olmuştur. Mesela, Mekke'nin fethi, hicri 13. yılda değil (s. 120-124), 8. yıldadır; Hz. Yusuf (as), Mısır'ın hükümdarı değil (s.161), hazineden sorumlu bakanı olmuştur; furkân kelimesi "ölçü" manasında değil (s.200), "ayıran, hakkı batıldan ayıran" manasındadır. Bu hataları daha da çoğaltabiliriz.
Ayrıca, tefsir kitaplarına baktığımızda, bazı âyetlerin tefsirinde büyük müfessirlerin farklı yorumlar ortaya koyduğunu görüyoruz. Buna rağmen, "Kur'an-ı Kerimin Şifresi" isimli kitapta, özellikle farklı yorumlara müsait âyetlerde bile ciddi bir tefsir kaynağına müracaat edilmemiştir. Sadece Türkçe yazılmış bir tefsire müracaat edilmiş ki, bu tefsir birçok yönüyle tenkit edilmiş ve reddiyeler yazılmış bir tefsirdir. Arapça bilmediği için Arapça kaynaklara müracaat edemeyen yazar, en azından Türkçe tefsirler arasında ehl-i ilim tarafından hüsn-ü kabul görmüş merhum Elmalılı M. H. Yazır’ın tefsirinden istifade edebilirdi. Böylece birçok konuda hataya düşmezdi. Kur'an hakkında bir kitap yazarken, başta tefsir kaynakları olmak üzere, diğer İslamî ilimlerdeki kaynaklardan hiçbirine müracaat edilmemesi ciddî bir eksikliktir.
Diğer bir konu da: Kur'an sûreleri, iniş sırasına göre değil, bugün elimizde olan tertibe göre sıralanıp numaralandırılmıştır. Nüzul sırasına göre de numaralandıranlar vardır, fakat bunda çok ciddî ihtilaflar meydana gelmiştir. Yani kesinlik yoktur. Kitapta bu hususta istifade edilen kaynak olmadığı için, kimin sıralamasının esas alındığı bilinmemektedir. Dolayısıyla bu sıralamayı yapanların yaptığı doğru mu/değil mi, tartışmalıdır. Tartışmalı bir sıralamayı şifrede kullanmak doğru değildir.
KİTABIN YAZARI KULLANILIYOR
- Bu veya buna benzer çalışmaların perde arkasındaki gerçek amaçlar sizce neler olabilir?
- Yazar, kötü niyetli birisi olabilir. Ama ben, yazarın ifadelerinden ve Kur'an'ın sûizanı yasaklamasından hareketle hüsnüzanı elden bırakmak istemiyorum. Evet, bu çalışmayı yapan yazar samimi olabilir, ama birileri bu samimiyeti suiistimal edebilir. Sanki kitapta bu seziliyor gibi. Çünkü bazı devletlerin kuruluşuna Kur'an'dan işaretler getirme veya bulma, meşru olmayan şeyleri meşru gösterme gayreti olabilir mi, düşüncesini akla getiriyor. Ayrıca, yarın herkes kendi kafasına göre, bazı şeyleri meşru göstermek için Kur'an'ı kullanmaya yeltenebilirler. Aslında tarihte bazı batıl mezhepler, âyetlere yanlış mana vererek ve desteksiz yorumlar yaparak batıl görüşlerine Kur'an'dan destek aramışlardır. Zorlama şifreler de aynı neticeye götürebilir.
"Yazar iyi niyetli görünse bile, başkaları tarafından kullanılabilir" dedim. Buna örnek olarak biraz önce söylediğimiz "Yazar ve yayınevi ikilemi'ni (!) gösterebiliriz,
Sonuç: Kur'an'da her şey vardır; fakat çapına, azametine, önemine, mâhiyet ve kıymetine göre vardır. Fakat Kur'an'da: en önemli mesele; Tevhîd, Nübüvvet, Haşir, kulluk, ebedî saadeti kazanma, azaptan korunma... Bunlardan başka, Allah'ın kâinattaki icraatı, sanatlarının teşhiri, sıfat ve esmasının tecellileri, sistem ve kürelerin muhteşem bir nizam ve ahenk içinde bunu ifâde etmesi... Bütün bunlar en ince ayrıntılarına kadar açık seçik anlatılmış ve şimdiye kadar Müslümanlar bunlardan istifade ettiği gibi, bundan sonra da istifade etmeye devam edecektir.
Ayrıca Kur'an'a, belli devrelerde ortaya çıkacak ilmî gelişmeler ve teknik buluşlar da, ehemmiyet ve kıymetine göre açıkça olmasa da, ya işâreten veya remzen Kur'an'da vardır. Fakat, herkes her şeyi onda olduğu gibi göremeyeceğinden, çalışma, tefekkür ve ilhamla erbabının anlayabileceği nişanlar, işaretler, alâmetler ve ipuçları halinde vardır.
Kur'an'ın indiği günden beri bu işin mütehassıslarından kimsenin anlayamadığı bir şifreyi bulmuş bir eda ile ortaya çıkan "Kur'an-ı Kerim’in Şifresi" isimli kitap, -eğer okunacaksa- yukarıdaki değerlendirmelerimiz çerçevesinde okunmalıdır.
(1) Suat Yıldırım, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, İstanbul 1983, Ensar yay., s. 174.
(2) Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, i'câzu'l Kur'an maddesi.
Sami Altun
Cuma Dergisi, 2004
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.