2012-01-14

Aldık mı payımızı!

Aldık mı payımızı! Sultan II. Abülhamit Han, Talat Paşa,  Sultan Reşad


İngiliz ve Fransızların Çanakkale'yi geçebilecekleri endişesine kapılan İttihat ve Terakkî hükümeti tedbir olarak pâdişâh (Sultan Reşad) ve hükümeti Anadolu'ya taşımağa ve (Beylerbeyi Sarayı'nda ikâmet etmekte olan) Sultan Abdülhamîd Han'ı da ikna edip, Anadolu'ya götürmeğe karar vermişlerdi. Bu hâtırasını Ercümend Ekrem Bey şöyle anlatıyor:

"Hepimiz Sultan Abdülhamîd Han'ın huzuruna elpençe dizilmiştik. Talat Paşa, pek hürmetkar bir ifâde ile önce vaziyeti anlattı. Hulasaten/özetle şöyle diyordu: 'Âcil bir tehlike arz etmemekle beraber vaziyet çok ciddîdir. Düşman deniz ve karayolu ile Çanakkale'yi zorluyor. Şiddetli müdâfaaya rağmen -Allah korusun- boğazı geçecek olurlarsa pâdişâh, hükümet ve hânedân-ı saltanat esarete düşecektir. Elîm bir musâlehaya mecbur olmamak için hükümet, Anadolu'ya geçip harbe orada devama karar vermiştir. Hattâ sizler için Konya'da Çelebi Efendi'nin konağı tahliye olunmuştur. Emir ve irâdelerinizi bekleriz."

Sultan, Talat Paşa'yı sonuna kadar soğukkanlılıkla dinledi. Keskin bakışlarını hepimizin üzerinde ayrı ayrı gezdirdikten sonra:



- Şevketli biraderime sadâkatimi arz ederim. Endîşeleri tamamen beyhudedir. Eğer dokunulmamış ise, ben Çanakkale'yi zamanında tahkim eylemiştim. Oradan hiçbir donanmanın geçmesi mümkün değildir. Boğaziçi de öyledir. Amma, farzedelim ki, böyle bir felaket meydana geldiği takdirde Sultan'ın yapacağı şey, tacını, tahtını, tebaasını bırakıp zelîl bir şekilde kaçmak değildir. Saltanat ve tahtının altında canını teslim etmesi icap eder. Büyük dedem Hz. Fâtih, bu beldeyi fethettiği vakit Bizans imparatoru Kostantin kaçmayıp, harp ede ede can vermek cesaretini göstermişti. Biz Fâtih'in torunları, Kostantin'den aşağı kalamayız, sultanımıza böylece arzediniz. Müsterih olsunlar ve Allah'ın takdirine boyun eğsinler. Şuradan şuraya kımıldamasınlar. Düşman buraya giremez. Bana gelince, ben artık bir yere gitmem. Yegâne arzum burada ölmektir. Biraderimden ve hükûmet-i seniyeden bu arzuma manî olunmamasını istirham ederim"

dedi ve bizi selâmlayarak salondan çıktı. Bizler de sarayın merdivenlerinden kös kös inip Dolmabahçe'ye doğru yola çıktık. Yolda derin düşüncelere dalmış olan Talat Paşa bir ara bize dönerek:
- Aldık mı payımızı! dedi.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar