2010-09-04

“Ben Bir Eşeğim” Diye Bağırtılan Tarihçi

Yakın tarihimizden bir vak'a anlatmak istiyorum. Zaman Bundan yetmiş küsur yıl önce. Mekân: Büyükada. Bir gece bir klüpte canlılık ve hareket var. Büyük bir zat oradadır. Etrafında meddahlar. Peçeden ve çarşaftan çıkmış dekolte tuvaletli bayanlar. Köşede bir orkestra çalıyor.Yeniliyor içiliyor, rakı su gibi tüketiliyor. Şehrin seçkinleri de orada. Bir masada ünlü bir tarihçi bir iki arkadaşıyla birlikte kendi halinde yemek yiyor içiyor.


Birden, büyük şahsiyetin gözü bu tarihçiye ilişir. Gözlerinde hiddet kıvılcımları çakar.Bu tarihçi İtilaf ve Hürriyet fırkasında hizmet etmiş, İttihadçıların aleyhinde bulunmuştur. Büyük zat çakır keyiftir... Haykırır: "Masaya çık ve ben bir eşeğim diye bağır!.." Salonda bir anda büyük bir sessizlik olur. Bazı yüzlerde şaşkınlık ve hayret, bazılarında kindar bir alay vardır. Tarihçi ne yapacağını bilemez. Masaya çıkıp ben bir eşeğim diye bağırsa büyük bir felâket; çıkmasa belki daha büyük bir felâket olacak.

Ayağa kalkar, sandalyaya çıkar, oradan masaya ve kısık bir sesle "Ben bir eşeğim..." der ve sonra bitkin, rezil, ezilmiş, rengi kağıt gibi olmuş bir şekilde iner ve gider.

Tarihçinin bu darbeyi atlatamadığı ve bir müddet sonra makhuren (kahr olmuş durumda) vefat ettiği söylenir.

Bana bu hikâyeyi 1960'lı yıllarda anlatmışlardı. İnanmak istememiştim. Büyük bir adam büyük bir tarihçiyi herkesin ortasında nasıl olur da böylesine tahkir edebilirdi...

Bundan on yıl kadar önce Fransızca bir kitabı okurken yakın tarihimizin bu menkabesi karşıma çıkınca doğruluğunu anladım.

Yakın tarihimiz nice böyle utanç verici vak'alarla doludur.

Bunların bir araya getirilmesi ve kitaplaştırılması gerekmez mi?.. Her birinin kaynağı belirtilecek. Sağlam bilgilere, vesikalara dayandırılacak. Hangi kitapta, hangi hatırada yazılıysa belirtilecek.

Artık yakın tarihimizi sorgulamalı, onunla yüzleşmeliyiz.

13 Mart 2010
Mehmet  Şevket Eygi

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar