adnan menderes'in metresleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
adnan menderes'in metresleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2012-03-19

Sabetayist Adnan Menderes Soy Adını Değiştirmiş

Sabetayist Adnan Menderes Soy Adını Değiştirmiş

Kripto Yahudi Adnan Menderes'in ilk soyadının ERtekin olduğunu ve -ER ekinin sabetaycı hain yahudilerde sıklıkla bir şifre olarak kullanıldığını belirtmiştik...

Şimdi Menderes'in memleketi Aydın'ın bu güne kadar ki belediye başkanlarına bakalım dedik... Dikkat çekici isimler var;
Aydın'ın ilk belediye başkanı, Fuat Şahin ERlaçin..
İkinci belediye başkanı ise Ahmet Emin ERkayın...
Hele bir tanesi var, M. Doğan UluERgüven... Hem "ulu" şifre hem de "er"...
Sökmensüer soyadı kadar olmasa da epey dikkat çekici... 

Ne tuhaf, yakın tarihimizde hem Müslüman ve Türk adı taşıyıp da hem de bu milletin dinine imanına, kültürüne, yaşam tarzına ve tarihine savaş açarsasına müdahale edenlerin hepsi birer birer Sabetaycı hainlerden çıkıyorlar...

Biz yanlışı nerede yaptık? Bu Yahudiler İspanya'dan kovulduklarında, vatansız kaldıklarında bunlara topraklarımızı açıp, sahip çıkıp, insani vazifemizi yaptık diye suçlu muyuz yani?

Dünyada başka hangi millet/ırk, bunca akıl ötesi nankörlüğü ve namertliği ve hainliği yapabilir? Bir de dokunsak hemen ağlıyorlar; "Biz Yahudiler çok büyük acılar çektik. Hep katl edildik" diye.. Siz geçmişte de böyle idiyseniz elbette katl edilirsiniz... Bakalım günümüzde akıbetiniz ne olacak?

Ha, bu arada, belediye başkanları arasındaki İlhami ORtekin de araştırlılmalı...
Ne demişti, ahlaksız, haysiyetsiz, namussuz Sabetayist Cemil İpekçi?
"Türkiye de çok çok 40-50 tane sabetayist vardır" dememiş miydi? Hadi gülelim şimdi..

Ali Adnan Menderes, 1934'te soy adı kanunu çıktığında kendisine ERTEKİN soy adını almıştı. Kendisi ile bir nevi aile gibi olduğu çok yakın arkadaşı Edhem, kendisine MENDERES soy adını alınca Ali Adnan da sonradan soy ismini değiştirip ERtekin yerine Menderes yaptı. Sabetayistlerin Karakaşi koluna mensup bulunan Ali Adnan Menderes'in Edhem Menderes ile bu derecede yakınlığı çok ciddi iddiaları da peşinde getirmişti. İddialara göre bu ikili eşcinsel bir evlilik yapmışlardı ve Menderes'in eşi Berrin Hanım'ın da bundan haberi vardı...

İlgili konu:
Sabetayistler nasıl isim seçerler?

2011-12-31

“Karını boşa, ben alacağım!” Adnan Menderes

“Karını boşa, ben alacağım!” Adnan Menderes


Menderes’i tanıyalım.


İşte bir Adnan Menderes klasiği; bir çok kere evlilik dışı yasak ilişki(zina) yaşamış. Hem de devletin ve milletin paralarıyla bunlara evler de almış. Yetmemiş evli kadınlarla bile zina etmiş. Hem de kocalarının evde olduğu zamanlarda... Hem de resmi araçlarla, eskortlarla gitmiş bu zina törenlerine...


Günümüzde Tayyip Erdoğan’ın biz Müslümanlara çok büyük bir lider gibi gösterilmesi gibi o zamanlarda da Adnan Menderes halka kurtarıcı, büyük dava adamı gibi sevdirilmişti… Oysa Adnan Menderes hem aile bağları olarak Yahudi kökenliydi, Sabetaycıydı hem de yaşam tarzı olarak gayr-i İslami hatta gayr-i insani idi…


Artık ülkemizde Müslümanların popülist bakış açılı değerlendirmeleri bir kenara bırakıp gerçekçi bir tarih ve dava anlayışına sahip olma zamanı geldi de geçti bile…

_______


Genç bir kadın. Henüz 25 yaşında. Bir gece, bir davette başbakanla tanışıyor. Daha doğrusu başbakan onu uzaktan görüyor, elinden tutuyor ve bahçeye çıkarıyor. Sonra saatlerce dolaşıyorlar. Film gibi değil mi? Opera sanatçısı Ayhan Aydan ve Adnan Menderes’in tanışmaları aynen böyle cereyan ediyor... Ancak Ayhan Aydan, bu ilişkiyle ilgili adeta sessizlik yemini etmişti. Birkaç istisna dışında kimseyle konuşmamıştı. Bunlardan biri eski bakan, yazar Yılmaz Karakoyunlu’ydu. “Hatırla Sevgili” dizisinin danışmanlığını da yapan Karakoyunlu, uzun uğraşları sonucunda Ayhan Aydan’la bir dizi görüşmede bulunmuş ve edindiği bilgilerle “Yorgun Mayıs Kısrakları” romanını yazmıştı. Böylece biz de kendisiyle geçen hafta sonsuz bir suskunluğa gömülen Ayhan Aydan’ı yani Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından birini konuşabilme fırsatı bulduk


Çok zeki, asil ve aranılan bir kadındı

Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından biriydi Ayhan Hanım. Siz onunla tanıştınız. Nasıl biriydi?
Çok zekiydi. Sorduğum bir sorunun yanıtının başka hangi soruya varacağını tahmin eder, onu da kapsayarak konuşurdu. Müthiş bir gözlem yeteneği vardı. Hiçbir zaman gözü yaşlı olmadı. Yaşadıklarını anlatırken kendinden geçmedi. Vakur ve gururluydu. Ama en önemlisi olayları anlatırken, olayların içinde oturup çeperindekileri kendi etrafında döndürecek bir kabiliyete sahipti. Böyle bir kadından bir erkek çok hoşlanır. Çok da güzel bir kadındı. Tavırlarından da anlıyorsunuz ki her şeyiyle güzel bir kadındı. Ayrıca karşı tarafı kötüye kullanmayan... Ama darbe yemiş bir kadındı da. Bu darbe Adnan Bey’in diğer kadınla (Suzan Sözen) sürdürdüğü ilişkiydi...


Neden?

Adnan Bey, onunla tanışmadan önce de çapkındı. Hatta 1946’da dönemin derin devleti, Adnan Bey henüz başvekil değilken, çok iyi bir hatip, çok iyi muhalefet yapıyor diye “Nedir bu adamın hayatı, araştırın” demiş ve sevgilisi Mukaddes Hanım’la hangi saatte ne yapıyor öğrenilmişti. Bunlar devlet zabıtlarında vardır.


Ayhan Hanım, Menderes’in diğer ilişkilerini nasıl karşılıyor?
Çevresindekiler Adnan Bey’in ilişkilerinden onu haberdar ediyor. Ama Ayhan Hanım, Adnan Bey’i onu o kadar seviyor ki, “Yeter ki senden bir çocuğum olsun” diyor. Yani “Eşini boşa, beni al” gibi bir talebi yok. Şunu da unutmamak gerek; Türkiye’de başbakan sevmeye hazır, on binlerce değil yüz binlerce kadın bulursunuz. Türk kadını otoriteyi sever. 1950 koşullarında bir başbakanı sevmek ise fevkalade önemli bir hususiyet. Ayhan Hanım bunun da farkındaydı. Ama bu hiçbir zaman Adnan Bey’den bir şey talep etmek tarzında olmadı. Yani “Ahmet’i oradan al, buraya koy gibi.”


Her ne kadar Ayhan Hanım aşık olsa da bu çok zor bir ilişki. Onu bu ilişkide tutan ne?
Ayhan Hanım, o sırada 25-26 yaşında. Adnan Bey ellilerinde... Onun yanında yaşadığı mutluluğu çok iyi tarif edip Ayhan Hanım’a hissettiriyor. Mesela Ayhan Hanım “Küpem kayboldu” diye anlatmıştı; oturup saatlerce arıyorlar. Dikmen’deki gazino kapatılıyor, korumalar falan hep birlikte arabaların farlarını yakıp, küpenin taşını arıyorlar. Ayhan Hanım “Benimle beraber gözlerime baka baka aradı”
demişti.

Aşırı kıskançtı, şoförsüz sokağa çıkarmazdı

Tanışmaları da film gibi...
Öyle. Ziraat Bankası Umum Müdürü Mithat Dülge’nin düzenlediği davette tanışıyorlar. Kendisinin ifadesiyle, 1950 senesinin Ekim ya da Kasım’ı. Adnan Bey, kalabalığın içinden Ayhan Hanım’ı görüyor.
Yanında da Sakarya milletvekili Rıfat Kadızade var. “Kim bu?” diyor. O da “Mithat Bey’in yeğeni” deyince hiçbir şey demeden Ayhan Hanım’a doğru yürüyor. Tanışıyor, sonra da “Aaa, burada duman çok oldu” deyip elinden tutup bahçeye çıkarıyor. Gece boyunca dolaşıyorlar. Adnan Bey hiç elini bırakmıyor.


Hollywood çekse “Amma abartmışlar” deriz. Başbakan gelecek, genç kadını kalabalıkta görecek, elinden tutacak, herkesin ortasında bahçeye çıkıp, liseliler gibi dolaşacaklar...
Gerçekten öyle yazsanız kimseyi inandıramazsınız. Ama gerçek bu! O gece seni arayacağım diyor ve aramaya başlıyor. Kısa bir süre sonra da ona gri renk bir otomobil hediye ediyor. Şoförüyle... “Bundan sonra her yere bununla gideceksin” diyor. Çünkü Ayhan Hanım’ın sokak ortasında yürümesine müsaade edecek biri değil, aşikar bir kıskançlık değil bu, ama potansiyel olarak müthiş bir kıskançlık. Ben bu arabayı bir latife yaparak yüz görümlüğüne benzetirim.


Eşi Ferit önemli bir müzisyendi!

Ama bu arada sadece Adnan Menderes değil Ayhan Hanım da evli. Ünlü bir müzisyen olan (Türk Beşlileri’nden) Hasan Ferit Alnar’la...
Evet. Ayhan Hanım’ın annesinin evinde görüşüyorlar, ilişkilerini orada yaşıyorlar. Yani annesi evde oluyor. Bir-iki üç birliktelikten sonra Ayhan Hanım bunun bir başkasıyla evliyken cereyan etmesini hazmedemiyor. Durumu Adnan Bey’e açıyor “Boşanma talep edeceğim” diyor. Adnan Bey de “Sen beceremezsin, ben konuşurum” diyor ve onu kocasından istiyor. “Boşa ben alacağım” diyor.


Ferit Bey de çok önemli, değerli biri. Çok zor bir durumda kalmış...
Ferit Bey büyük adamdır. Ama dünyanın da en talihsiz adamıdır. Türk Beşlileri dediklerimizin hepsi devlet sanatçısı ilan edilmiştir; Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses... Hepsi! Hasan Ferit Anlar hariç! Halbuki onun mesleki tecrübesi diğerlerinden çok daha yüksekti. Üstelik alaturka eğitim görmüş bir adamdı, Viyana’ya gönderilmişti. Kanun virtüözüydü.


Ferit Bey’den olan çocuğu da öldü

Ama Ayhan Hanım’la evli olmak gibi bir kadersizliği vardı...
Evet ve Ayhan Hanım’ın ondan çocuğu vardı. 15-16 yaşındayken Londra’da bir trafik kazasında öldü. Adnan Bey’in son yıllarına denk gelir ölümü. İlişkiye başladıklarında çocuk da 6 yaşındadır.


Ayhan Hanım’ın çocuğunun olması ilişkilerini nasıl etkiliyor?
Adnan Bey’in bulunduğu yerde çocuk görünmüyor. Ayhan Hanım’ın annesi çok dirayetli bir kadın... Doğması muhtemel bütün sıkıntıları önceden fark ederek önlem alıyor. Ayhan Hanım Adnan Bey’i çok sevdiği için ondan da çocuk istiyor. Adnan Bey bunu uzun süre reddediyor. Ama Ayhan Hanım hamile kalınca, biraz da geç söyler, “Doğur” diyor.

Bebekleri erken doğdu...

Doğan bu çocuk Bebek davasına konu oluyor?
Ayhan Hanım’ın kendisinden dinledim. “Çocuğun kolunu kırdılar” iddiasını sordum. “Doktorların yapabileceği bir şey yoktu. Hastanede olması gereken bir doğumdu, ben evde doğurmuştum” dedi. Erken doğum çünkü.

Hastaneye niye gitmiyor?
Hadisenin duyulacağını, Adnan Bey’in zedeleneceğini düşündüğü için. Olay Adnan Bey’e intikal edince o da Dr. Alaattin Bey’in yanı sıra en yakın arkadaşlarından Mükerrem Sarol’u da (o da jinekolog) haberdar ediyor. Zeynep Kamil Hastanesi’nin Başhekimi Fahri Atabey’i de. Gittiklerinde çocuğun yaşama şansı olmadığını görüyorlar. Kuvöz olsaydı bile. Çocuk yedi-sekiz saat yaşıyor. Ölünce kayda geçirmeden Cebeci Mezarlığı’na gömüyorlar, mezarın kaydını da sanırım Ayhan Hanım’ın ismiyle yazıyorlar.


Ayhan Aydan’ı bu kadar özel kılan ne? Yani hakkında roman yazmanızın, bizim bu röportajı yapmamızın nedeni?
İlişki içindeki duruşu ama en önemlisi Yassıada duruşmalarındaki tavrı. O davaya Ayhan Hanım’ı Adnan Bey’i aşağılamak için çağırdılar; “Bu adam seni zorluyor muydu?” diye soruyorlardı. Ama o, “Ben bu adamı sevdim” demişti. Bu yiğit bir ifadedir. İhtilal mahkemelerini karanlığa gömecek bir nur idrakinin cesur ve fedakâr iradesi. Deseydi ki “Gençtim, güzeldim, başbakandı, beni kandırdı” deseydi, orada biterdi Ayhan Hanım. Bir daha lafı bile olmazdı. Ne siz burada olurdunuz, ne de ben bunları anlatırdım.


Ayaklarını yıkardı...

Adnan Bey, çok da kıskançmış...
Hem de nasıl. Hanımefendinin anlattıklarını kendimde mahfuz tutarak, romanda hafifçe hissettirdim. Ama neredeyse şiddet gösterecek kadar.


Ailesini kaybetmiş bir hukuk fakültesi öğrencisinin Ayhan Hanım’dan yardım istemesi üzerine Adnan Bey’in “Kimdi o” diye başlayan şiddetini mi kastediyorsunuz?
Evet. Kadını “Sen nereye gidiyorsun” deyip çektiğinde elbisesi elinde kalıyor, yırtılıyor, neredeyse çırılçıplak kalıyor. Operadan istifa etmesini istiyor. Önüne istifasını hazırlayıp koyuyor.


Yani evinin kadını olmasını, onun için süslemesini, kimseyle görüşmemesini, eve geldiğinde de ayaklarını yıkamasını istiyor.
Adnan Bey Ayhan Hanım’ı evinin kadını gibi değerlendiriyor. Büyük sevdaların içinde başka koşullarda yadırganacak şeyler doğal bir görünüm kazanır. Adnan Bey’in ayaklarını yıkıyor olması gibi. Bunlar ayıplanacak şeyler değil.



Celal Bayar galalarına giderdi

Ayhan Hanım bu ilişkiden ötürü hiç mi gururlanmıyor?
Gururlandığı yerler var. Mesela “Benim primadonnası olduğum her operanın galasına cumhurbaşkanı geldi” derdi. Adnan Bey gelmiyor! Onun operada tek fotoğrafı yoktur. Ama Celal Bayar gidiyor. “Kulise gelir, yanıma oturur, elimi tutar, fotoğraf çektirdi” diye anlatmıştı. Yani cumhurbaşkanı bu ilişkiden haberdar; “Gideyim şu kızı bir de ben göreyim” diyor. Yanına alıp, oturtup, elini tutup gazetecilere “Çekin bakalım fotoğrafımızı” demesinin anlamı ise şu; “Bu kız benim başbakanıma layık bir değerdir!”


Biri hanım, diğeri o kadın!

Olanlar karşısında Berrin Hanım ne hissediyor sizce?
Bir rahatsızlık hissettiği şüphesiz. Ama bana bunu aileden biri söylemişti; Ayhan Hanım’ın bahsi geçtiğinde “Ayhan Hanım”, Menderes’in diğer sevgilisi Suzan Sözen’in adı geçtiğinde ise “O kadın” deniyor. Bu iki tanım arasında Lut gölü ile Everest tepesi kadar fark vardır. Oğluyla da konuştum, Aydın Bey’le parlamento arkadaşlığım vardı, bu ilişki hakkında en ufak imada dahi bulunmazdı. “Yaşanmış bir olaydır, tarafları ilgilendirir, her ikisi için de saygıdeğerdir” derdi. Bu da Aydın Bey’in olgun kişiliğini yansıtır.


Suzan Sözen bir şehvet fırtınasıydı

Suzan Sözen nasıl biriydi?
Lacivert gözlü bir kadındı. Bir kere Maçka’da gördüm. Bir haziran günü güneşin en yoğun olduğu saatte gökyüzü ne kadar maviyse gözleri o kadar mavileşiyor, gece bastığı zaman ne kadar lacivert olursa o kadar lacivert oluyordu. Çok güzeldi. Hafif göğüs çatalı göstermeye meraklıydı. Seksi görünen bir kadın havasından çok, sakin görünen bir şehvet fırtınasıydı. Çok güzel omuzları vardı. Dorothy Lamour’a benzerdi...


Suzan Hanım da evli değil mi? Onun da eşinin adı Ferit...
Adnan Bey’in çok enteresan bir yanı var. Bence bunu psikologların tahlil etmesinde fayda var. Beraber olduğu kadınların kocaları evdeyken bile onları ziyarete gidiyor. Düşünsenize Ayhan Hanım’a “Seni kocandan ben boşayacağım” diyor. Suzan Hanım’ın oturduğu Belveder Apartmanı’nına gidip zili çalıyor. Suzan Hanım, sokakta Adnan Bey’in arabasını gördüğünde de kocasına “Hadi Ferit sen arka odaya geç” diyor, o da geçiyor. Ferit dediğimiz İstanbul Emniyet Müdürü! Sizce bunun tahlil edilmesi gerekmez mi! Adam geliyor, evden içeri giriyor, eşi arka odaya gidiyor.


Sizce bunun nedeni ne? 

Benim Adnan Bey’in ilişkilerine yönelik bir rahatsızlığım yok. Bir tabiat kendini böyle ortaya koymuş. Ama kadının kocası oradayken gitmesi... Kadının kocasına “Sen arka odaya geç” demesi. Bu nasıl bir kadın? Mahkeme zabıtlarında vardır; savcı sorar; “Nasıl tanıştınız” diye. O da başlar anlatmaya; “Kocamı Bitlis’e tayin etmişlerdi. Bir arkadaşım da Adnan Bey’le temasımı temin etti. Adnan Bey beni aradı, geldi, bende kaldı, ertesi gün kocamın İstanbul’da kalması sağlandı...”

Bugünkü siyasetçiler ilişkileri ucuzlattı!

Eski siyasetçilerin ilişkileri ile bugün kasetleri çıkanlarınki arasında fark var mı?
Fatin Rüştü Zorlu’nun da birlikte olduğu bir Vuslat Hanım vardır. Bir büyükelçinin eşiydi. Kürşat Başar’ın “Başucumda Müzik” romanında bahsi geçen kadın... Tarihimizde böyle çok örnek vardır. Bugünkülere gelince...
Şimdikiler ucuza düştüler. Eskiden bir siyasetçi, üst düzey bir bürokrat vasfı olmayan bir kadınla birlikte olmazdı. Hepsi vasıflıydı kadınların. Ayhan Hanım opera sanatçısıydı!


Buket Aşçı
VATAN
01.03.2009

Adnan Menderes'te METRES boldu, evli-bekar fark etmezdi.

Adnan Menderes'te METRES boldu, evli-bekar fark etmezdi.

Çok büyük dava adamı olarak tanıtılan, sağ görüşün idollerinden biri haline getirilen, yıllarca dava gençliğine "büyük" olarak gösterilen Menderes'in fermuarı o kadar bozuktu ki...

____

ADNAN MENDERES’İN 55 YILDIR GİZLİ KALAN ‘MUKADDES’ EMANETİ

Ne muhafazakarlığı, ne de politikacılığı Adnan Menderes'i 'yasak aşktan' alıkoyabildi. Berrin Hanım'a rağmen başka kadınları da sevdi. İşte 55 yıl gizli kalan aşkın hikayesi, işte o aşka tanık mektuplar...

Ne muhafazakârlığı ne de politikacılığı Adnan Menderes’i ‘yasak aşktan’ alıkoyabildi. Berin Hanım’a rağmen başka kadınları da sevdi. Kimi Aydan Adan gibi günışığına çıktı. Kimileri ise ‘sır’ kaldı. Tempo, Adnan Menderes’in 1946 -1958 yılları arasında 12 yıl boyunca beraber olduğu Mukaddes Vaner’e yazdığı aşk mektuplarını buldu.
Adnan Menderes, Atatürk’ün yakın arkadaşı Vali Haydar Vaner’in kızı Mukaddes Hanım’la yaşadığı ilişkiye tam 100 mektup sığdırmış. TBMM antetli kâğıtlara eski Türkçe ile yazılan ‘aşk hasbıhalleri’ artık ‘mahrem’ olmaktan çıkıyor. Mukaddes Hanım’ın kızı Tülin Yalçınsu, Adnan Menderes imzalı aşk mektuplarını ‘meraklısına’ satmak istiyor.

Tutkun Akbaş/ Tempo Dergisi

“Adnan Menderes saat 09.25’te Tokatlıyan’dan çıkarak Tünel’de Markiz Pastanesi’nde kendisini beklemekte olan bir kadınla buluşarak, Asmalı Mescit, Şişhane yolu ile Atatürk Köprüsü’nü takiben Bozdoğan kemeri istikametinde yaya olarak bir gezinti yaptıktan sonra, aynı yoldan dönerek Atatürk Köprüsü başından 1557 sayılı taksi ile Şişhane yokuşu istikametinde gitmişlerdir. Bu kadının mühendis ölü Aziz Süver’in karısı, eski Konya valisi Haydar’ın kızı ve Çalışma Bakanı Sadi Irmak’ın baldızı Mukaddes olduğu ve İstiklal Caddesi’nde Olivo Pasajı’nda Merkez Olivo Apartmanı’nın 7 sayılı dairesinde iki çocuğu ve bir hizmetçisi ile oturduğu öğrenilmiştir.' Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü A. Demir imzalı Adnan Menderes’in her adımının izlenip kayda düşüldüğü raporun 24 Kasım 1946 Pazar tarihli olanı, bir aşka tanıklık ediyordu. Ve bu gizli aşk, gizli bir raporun sayfalarında ‘sararıyordu’. 55 yıldır ‘sır’ kalan hayat arkadaşlığının izini süren Tempo, Adnan Menderes’in 12 yıl sürdürdüğü aşkını ve sevgilisine yazdığı 100’e yakın mektubu buldu.
Mektuplar ve tanıklar ortaya koyuyor ki, Adnan Menderes, Mukaddes Hanım’a Berin Hanım’la evliyken âşık olmuş. Bu aşkı sonlandıran da Adnan Menderes’in Aydan Adan’a âşık olmasıymış.
Adnan Menderes, Mukaddes Hanım’la birlikte olmak için pek çok şeyi göze almış olmalı. Çünkü bu aşk başladığında ‘Başbakan’ değil, muhalefette bir milletvekiliymiş. Bu cesur aşkı ‘iktidar’ izlemiş ama Menderes’e karşı kullanmamış. Menderes muhalefetteyken başladığı ilişkisini iktidar olduğunda da sürdürmüş. Geçmişin siyasi terbiyesi de bir başkaymış.
Anlaşılan Mukaddes Hanım da cesurmuş. Çünkü Atatürk’ün Sivas Kongresi’nde yakın arkadaşı olan Musul ve Van Valisi Haydar Bey’in kızı olarak dönemin ‘sosyetesinin’ bir temsilcisiymiş. Türkiye’nin ilk mühendislerinden Aziz Süver’in karısı olarak da İstanbul’da ‘zenginliğin’ tadını çıkarmış. Ama geçimsizlik nedeniyle kocasından boşanmış. İki çocuğunun babası 1946 yılında ölünce, hayata ‘Adnan Bey’le yeniden başlangıç yapmış.

‘TBMM Özel’ ve ‘Başbakanlık Hususi’ damgalı bir aşk

1993 yılında İzmir’de yaşamını yitiren Mukaddes Vaner’in 73 yaşındaki kızı Tülin Yalçınsu, büyük ve gizli aşkın tanığı. Halen elinde Adnan Menderes tarafından yazılmış, kendi imzasını taşıyan, ‘TBMM Özel’ ve ‘Başbakanlık Hususi’ damgalı kâğıtlarda eski Türkçeyle yazılmış 100 civarında mektup bulunuyor. 55 yıldır ellerinde bulunan mektupları Tülin Yalçınsu ve eşi Nevzat Yalçınsu şimdi tüm Türkiye’yle paylaşmaya karar verdi. Aile, eski Türkçeyle yazılan, uzmanlar tarafından Türkçeye çevrilmesi gereken mektupları, uygun bir alıcıya satmak istiyor. Yalçınsu ailesinin elinde, Adnan Menderes tarafından sevgilisi Mukaddes Vaner’e gönderilen telgraflar da bulunuyor.
Tempo, üç mektubun çevirisini elde etti. Mektuplarda Adnan Menderes’in Mukaddes Hanım’a olan bağlılığı dikkat çekiyor. “Canımın içi' şeklinde başlayan hitaplarda Menderes, günlük olaylardan da söz ediyor. Bazı kelimelerin okunamadığı, el yazılı mektupta Adnan Menderes şunları kaleme almış:
“Canımın içi Mukaddes’e. Dün gece telefonla görüştükten sonra türlü düşünce ve teessürlere kendimi kaptırdım. Böylece sabahı buldum. Erkenden yürüyerek Meclis’e geldim. Parti odası açılı değildi. Başka yerden konuşmak gayri müsait. Ha şimdi gelir açar, ha şimdi diyerek hademenin gelmesini dokuza kadar bekledim. Nihayet aradım telefonda .............. halen vermediler. Sordum, yirmi abone var dediler. Aceleye ….. halbuki bugün sabahleyin erkenden seninle görüşmek istiyordum. Biliyorum ki şu anda türlü his ve teessürlerin ............ içindesin. His ve teessürlerini aynen içimde duyuyorum. Bu teessür çabuk geçecektir. Tosunun (Mukaddes Vaner’in oğlundan söz ediyor) oraya yerleştiğini, hele iyi haberler gelmeye başlayınca teessürlerin sevince munkalip olacaktır.
Sonra buluşmakta daha .............. olacağımızı ............. bundan sonra Ankara’da işler dolayısıyla fazla kalmak icap etse 15 günü geçirmem herhalde gelirsek. İzmir’e gelmek kolaylaşmış demektir. Bu suretle senden ayrı kalacağım zamanları çok daha ............... olacak. Ben bu cihetten doğrusu ............... fakat içimde derin bir teessür ve elem var, oraya geldiğimde Tosunumu bulacağım. Ne kadar alışmış .............. ve beni çok seviyordu çocuğumuz.' Mektuptan da anlaşılacağı gibi, Adanan Menderes, Mukaddes Vaner’in oğlundan, “Tosunum, çocuğumuz' diye bahsediyormuş. Çocukları da bağrına basmış. Bu aşkın yakın tanığı Tülin Yalçınsu da Adnan Menderes’ten büyük yakınlık gördüğünü hatırlıyor. Yalçınsu, bu yakınlığı, “Menderes’i önce yadırgadım, sonra alıştım. Ben ona ‘ağabey’ derdim. Aradan seneler geçtikten sonra, ‘Bu ağabey lafını bırak, ben senin babanım’ dedi. Ama ölse de benim bir babam vardı' sözleriyle hatırlıyor.

Vapurda tanıştılar

Tülin Yalçınsu, annesinin Adnan Menderes’le tanışma hikâyesini bugün gibi hatırlıyor:
“İstanbul vapurunda tanışmışlar. Annem, ‘Evladım ben büyük bir kişiyle tanıştım. Onu size de tanıştırmak isterim, davet ettim evimize gelecek’ dedi. Annem o kadar güzel kadındı ki, bakıp da âşık olmayan kalmamıştı. Tanıştıkları gün vapurda Fuat Köprülü ve Refik Koraltan da varmış. Annem bahsettikten bir hafta sonra Adnan Bey, Beyoğlu’ndaki apartmanımıza geldi. Biz, sonra Yeşilköy’de İstanbul Caddesi 24 Numara’daki evimize taşındık. Adnan Bey oraya gelmeye başladı. Meclis’ten çıkar çıkmaz uçakla oraya gelirdi. 15 günde bir, ayda bir, bazen de her hafta gelirdi. Annem pek gitmezdi. Austin marka bir arabayla elinde bavuluyla gelirdi.'

Berin Hanım faktörü

Adnan Menderes’in bu geliş gidişleri hakkında Berin Hanım’ın bilgisi olup olmadığını Tülin Yalçınsu bilmiyor. Ama annesinin Adnan Bey’den bir ‘evlilik beklentisi’ olmadığını hatırlayarak, “Annem, Adnan Bey’le evliliği katiyetle istemezdi. ‘O benim hayat arkadaşım’ derdi. Kimsenin evinin huzurunun bozulmasını istemedi.' Bu ilişkiyi Adnan Menderes’in yakın arkadaşı Ethem Bey de biliyormuş. Tülin Yalçınsu’nun hatırladığı kadarıyla annesi “Ethemciğim' diyecek kadar yakınmış. Ethem Bey de annesine “Ablacığım' dermiş. Demokrat Parti’nin ileri gelenleri de Yeşilköy’deki eve çok sık gelirmiş. Bu hareketli ev ve ilişki istihbaratın yakın ilgisini çekmiş. Bugün bu istihbarat raporlarının bir kopyası Tülin Hanım’da mevcut. Bu raporlara ‘kızmak’ bir yana, annesinin ‘büyük adamla’ yaşadığı bu ilişkinin bir belgesi gibi saygı gösteriyor.

Ve Adnan Menderes başkasına âşık oldu

12 yıl kesintisiz süren ilişki, Adnan Menderes’in gönlünü bir başka kadına, Aydan Adan’a kaptırmasıyla sona eriyordu. Mukaddes Hanım bu ‘ihaneti’ kaldıramaz. Üzüntüden ‘dişleri’ bile dökülür. Ama Adnan Menderes’ten asla nefret etmez. Tülin Yalçınsu, anlatıyor:
“12 sene sonunda aralarına bir kopukluk girdi. Annem kendi üzerine Aydan Adan Hanımefendi’yle temas kurulmasına çok üzülmüştü. Artık kopmuştu. Ancak telefonla konuşuyorlardı. Hep ağlıyordu. Dişleri döküldü. Onun için çok büyük bir darbe oldu. Yıkıldı. Yine de saygı ve hürmetle anardı Adnan Bey’i. Adnan Bey de devamlı, ‘Nasılsın, ne istiyorsun’ diye sorardı. Uçak kazasından sonra bilhassa geldi. Adnan Bey kapıcıya bile ‘Bey’ diye hitap ederdi. Bu münasebet bitince Adnan Bey’le irtibat da koptu. Annem Adnan Bey’in yeni arkadaşını da biliyordu. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü’nün hanımı Suzan Hanım vardı. Onunla bir ilişkisi oldu.' Araya giren kadın ya da kadınlar her zaman olduğu gibi bir ilişkiyi sona erdirmişti.

Adnan Menderes’i de izlediler

1946 tarihli istihbarat raporu. Tülin Yalçınsu’nun elinde, dönemin emniyet müdürünün hazırladığı Adnan Menderes’i izleme raporu da var. Burada özellikle Mukaddes Vaner’le görüşmeleri an be an izlenmiş. İşte o rapordan alıntılar:
27.11.1946 Çarşamba Adnan Menderes saat 09.05’te otelden ayrılıp Mukaddes’in oturduğu apartmana girmiştir. Saat 19.00’da iç fenerleri söndürülmüş, 2317 sayılı taksi Tokatlıyan yanındaki sokakta durmuş, içinden çıkan Adnan Menderes ve Mukaddes, otelde kendilerini bekleyen Fuat Köprülü’yü alarak aynı taksi ile Taksim istikametine gitmişlerdir.
28.11.1946 Perşembe 1- Adnan Menderes saat 09.15’te Mukaddes’in oturduğu daireye girmiştir.
2- Celal Bayar saat 19.15’te köprüye muvasalat eden Yalova vapurundan yalnız olarak Bursa gezisinden dönmüştür. Kendisini Demokrat Parti’den 10 kişi kadar karşılamıştır. Bunlar meyanında Emin Sazak ile subaylıktan mahreç veya matrut Kadıköylü Mucib de görülmüştür.
Celal Bayar yanında Emin Sazak olduğu halde Ziraat Bankası önünden 2545 sayılı taksiye binerek Beyoğlu istikametine gitmiştir.
3- Adnan Menderes saat 22.30’da Fuat Köprülü ve Mukaddes adındaki kadınla Tokatlıyan’a gelerek bu kadın için kendi odası civarında bir oda istemiş ise de boş oda olmadığı ileri sürülmek suretiyle arzusu yerine getirilmemiştir. Bunun üzerine her üçü otelden ayrılarak o geceyi Mukaddes’in evinde geçirmişlerdir.
1.12.1946 Pazar Adnan Menderes saat 09.30’da Tokatlıyan’da Özdemir’i ziyaret etmiştir. Saat 11.00’de Özdemir’den ayrıldıktan sonra Mukaddes’in apartmanına girmiştir.
2.12.1946 Pazartesi Saat 17.00’de Adnan Menderes, Tokatlıyan’a gelerek otel hesabını kestikten sonra Mukaddes’in apartmanına girmiştir. Saat 17.30’da Mukaddes’le birlikte apartmandan çıkıp Kadıköy İskelesi’ne gelerek saat 18.00’de Kadıköy’e hareket eden vapurla Kadıköy’e geçmişlerdir. Buradan 2739 sayılı taksi ile Haydarpaşa Garı’na gelmişlerdir. Saat 19.15 ekspresi ile Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Ankara’ya hareket etmişledir. Kendilerinin teşyiinde yalnız Mukaddes bulunmuştur. Bu kadın hakkında alınan ayrıca malumata göre, Demokrat Parti’de mühim bir vazifesi olup parti tarafından milletvekilliğine aday gösterileceği duyulmuştur. Keyfiyeti yüksek bilgilerine arz ederim.


‘TBMM Özel’ ve ‘Başbakanlık Hususi’ damgalı bir aşkın Mektupları

Canım Mukaddes,

Ne yaptık ettik, bugün yine İstanbul’a indik. Dün inecektik. Galiba iş sıkı olduğu için inemedik. Ve bugüne kadar tehir mecburiyeti duyduk. Bilmem, gönlüm bu hususlarda rahatlamıyor. Üzülüyorum. Sana karşı hasmane hisler peyda olmaya başlıyor. Ne yapayım, çok............öyle olmasa; ha İstanbul’a ha Adana’ya, ne umurumda olur halbuki. Bir türlü içim oturmuş değildir. Bir türlü müsterih olamıyorum. Acep nerededir? Ne yapıyor? Üzüntü ve endişesi her zaman içimdedir. Bunları yazmaktan maksadım böyle bilerek hareket etmen içindir. Bunu senden çok rica ediyorum.

Canımın içi,

Dün, Salı günü telefonlaşacaktık, seni arayacaktım, gayet hararetli müzakereler oldu ve bu da telefonla arayacağım saate rastladı, biraz geciktim. Telefon defalarca çaldı yoktun...
İhtimal ki öfkelendin, vaktinde aramadım diye... Halbuki senin de vaktinde aramadığın günler oldu... Ben çok bekledim ve nihayet ben seni aradım ve böylelikle irtibat devam etti. Onun için bekledim ki ben gecikmiş olursam ya beni beklersin veyahut sen ararsın, ne bekledin ne aradın. Muhakkak bil ki sana darıldım, kırıldım.

Adnan Menderes'in Metreslerinden Ayhan Aydan Kimdir?

Adnan Menderes'in Metreslerinden Ayhan Aydan Kimdir?

Opera sanatçısı Ayhan Aydan, İzmir'in Çeşme ilçesi Alaçatı beldesindeki evinde vefat etti. Solunum yetmezliği hastalığı bulunan 85 yaşındaki Aydan, öğle saatlerinde yaşamını yitirdi. Adı hep Adnan Menderes ile yaşadığı yasak aşkla gündeme gelen Ayhan Aydan'ın cenazesinin Cuma günü kılınacak namaz sonrası Alaçatı'da defnedileceği öğrenildi.

AYHAN AYDAN KİMDİR?


1924 yılında doğan, Ankara Devlet Konservatuarı Opera bölümünden mezun olan Ayhan Aydan, Figaro´nun Düğünü operasındaki rolüyle adını duyurdu. 19 yaşında, orkestra şefi Hasan Ferit Alnar'la evlendi ve bu evlilikten bir oğlu oldu. Ancak Ayhan Aydan’ın hayatı asıl 1949 yılında bir toplantıda Adnan Menderes ile tanışmasıyla değişti. Aydan 27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada duruşmalarına çağırıldı. Aydan mahkemede Adnan Menderes´den sahip olduğu bebeği öldürmekle suçlandı. Duruşmalarda aşkını doğrulayan ancak bebeği doğum sırasında kaybettiğini anlatan Aydan, o dönemdeki cesur duruşuyla dikkat çekti.

Menderes´in asılmasından sonra zor yıllar geçiren Ayhan Aydan uzun süredir İzmir´in Çeşme ilçesinde bakıcıları ve manevi evlatları Ulutaş'ların yardımıyla hayatını sürdürüyordu.

20.02.2009

Bu ay öne çıkanlar