2011-06-26

Futbolcuların Bilinmeyen Yönleri

Futbolcuların Bilinmeyen Yönleri

Şoför arabasını sürer, fırıncı ekmeği yapar, kunduracı pençe....
Bunlar içinde mesleğinde zirve olanlarda vardır, sıradanlar da...
Futbolcu ise top oynar. Bazısı yaman oynar bu mereti, bazısı yavan. Onlarda insandırlar nihayetinde. iyi günleride vardır, kötü günleride... Bazen döktürürler, bazen dökülürler. Ama taraftar daima süper görmek ister onları...Olağanüstü...fevkalbeşer!(insan üstü)...


Onlar ne terminatördürler, ne de biyonik. Destan kahramanı filan değildirler. Futbolcu futbolcudur işte .O kadar! Üç beş yıl sonra ne adları kalır, ne esameleri.Unutulur giderler.


Bazı taraftarlar hayranlık ölçülerini de aşıp, kelimenin tam manası ile aşık oluyorlar star geçinenlere. Onlarla yatıp onlarla kalkıyorlar. Rüyalarını hülyalarını hep o beyaz atlı prenslerle süslüyorlar. Futbolcunun bırakın kirli formasını, sigarasının izmaritini bile saklayanları bilirim. Kramponlu kahramancıklar için yaşayanların sayısı az değil memleketimizde. Hatta uğrunda ölümü göze alanların...


Sevmek sevilmek güzel şeyler. Yalnız muhabbete muhatap olanların, buna layık olduklarına zorlasam da inandıramıyorum kendimi. Onları yakından tanıdıkça tereddüdüm büyüyor. Çoğunun (istisnaları var elbette)ve seviyesiz insanlar olduklarını görüyorum.


Bakın ekseriyeti birbirlerine “ulan” diye hitap eder. Ağızları bozuktur.Arkadaşının yüzüne gülerek sövebilir, öbürü de gülerek kabul ya da iade edebilir. Galiz kelimelerden imtina etmezler. Argo konuşurlar.


Soyunma odaları kepazeliktir. Çırılçıplak girerler duşların altına. Birbirleri ile itişip kakışır, basit el şakaları yaparlar. Mahrem namahrem tanımaz, setri avret bilmezler. Burada erkeklik( ! ) adına uydurdukları adi kurallar hüküm sürer. Peştamal ve şort yasaktır.


Alkol kullanmayanların sayısı yok denecek kadar azdır.
Sözlerine güven olmaz, randevularına sadık değillerdir. Bir muhabire başka, diğerine başka konuşabilirler. “Sen böyle söylemedin mi?” diye sıkıştırırsanız “Hayır söylemedim” demekten sıkılmazlar. Hatta teyp bantlarını ve fotoğraflarını bile inkara kalkarlar.


Çoğu hesabını bilmez. Aldıkları onca paraya rağmen daima züğürttürler ve biteviye ağlarlar. Etrafında halkalaşan dalkavuklara, dansözlere ve mankenlere kaptırırlar ceplerindekini. Onlarla sanattan, siyasetten, edebiyattan, tarihten konuşamazsınız. Memleket meseleleri zerre kadar ilgilendirmez.Ne enflasyona kafa yorarlar, ne de teröre.


Egoisttirler. Takım, bayrak, taraftar, renk, forma için değil, önce kendileri için vardırlar. Menfaatlerini iyi takip ederler. Her iki cümlelerinden biri “Ben profosyenelim anam”dır. Para rüzgardır, futbolcu yelken açmakta mahirdirler.
Arkadaşlıklarına güvenilmez. Formasına talip olduğu arkadaşının sakatlanmasından korkunç bir haz alırlar.Hatta funduna getirirlerse antreman esnasında bizzat canına okumaktan çekinmezler.


Hareketleri suni ve yapmacıktır. Bir santrafor gol atan diğer santraforu asla çekemez. Sahada ki sahte sevinç turları tirübüne dönük mecburi şovlardır. Yedek kaleci. “oh olsun!” demekten kaçınmaz. Eğer kulüp maddi sıkıntı içine düşerse onu ilk hançerleyecek olanlar kendi futbolcularıdır.


Takımda fısıltılar ve dedikodular bitmez. Birbirlerini çekiştirmekten, ara bozmaktan, adam tokuşturmaktan bıkmazlar. Ayak kaydırmada mütehassıstırlar(uzmandırlar). Takım içinde ayrı gruplar ve bunların hakimiyet mücadeleleri vardır.


Reklamı aşırı severler. Oyuna faydası olmayan artistik figürlerden vazgeçmezler.
Ahlaksızı çoktur. Özellikle deplasman turlarında fuhuş hesapları yaparlar. Genç kızlara verdikleri fotoğrafların arkasında imza değil, otelin oda numarası yazar.
Lüks ve sefahat düşkünü ve ne oldum delisidir .İ.E.T.T’ den inip BMW’ ye binmenin dayanılmaz hafifliğini yaşarlar.


Antrenmanlara zoraki çıkar, fırsat bulursa kaytarırlar.Sıkıya gelemezler. Vücutlarına bakmazlar. Uykuları düzensizdir. İleriye dönük hiçbir programları yoktur. Kabiliyetlerini geliştirip kendilerini yetiştirmezler. Onlar zat-ı alilerini ( ! ) zirve sanırlar. Hocalarını dinlemezler, yayın okumazlar ve yurt dışı starları izlemezler. Kitaptan kütüphaneden haz etmezler. Diploma almak, lisan ve bilgisayar öğrenmek gibi bir endişeleri yoktur


Muhabbetleri seviyesizdir. Belden aşağıdır. Aklı havada mektup kaçkını kızları bir yana, bunu marifetmiş gibi yüksek sesle cümle aleme tafsilat etmekten utanmazlar. Sevgileri ucuz aşkları yalandır. Bazen üçü beşi bir kadına asılır, birbirleri ile hırlaşırlar.


Şımarıktırlar. Kendilerinden sadece evrak soran trafik polisini terslemeyi marifet ve meziyet sanırlar. Kimlik soran memuru, davetiye yahut bilet isteyen kapıcıyı azarlarlar. Sanki herkes onları tanımak ve önlerinde saygı ile eğilmek zorundadır.
Mili heyecanları genelde zayıftır. Mili takımda oynamayı bir vazife değil, kariyer ispatı olarak görürler.


Futbolculara göre insanlar iki sınıftır. Top oynayanlar ve seyredenler. Onlar ancak oynayanların 1.sınıf ( ! ) olduğuna inanırlar. Seyirciler, özellikle de hayranlar acınacak zavallılardır.


Bunlar bir çırpıda yazdıklarım... İlk aklıma gelenler...
Maddeleri çoğaltmak mümkün tabi. Burada bir genellemeye gitmediğimi tekrar zikretmeme bilmem gerek var mı ? Ne fertleri ne de camianın tamamını kastetmediğimiz aşikar. Elbette ailesine sadık, efendi, dürüst ve istikrarlı tiplerde az da olsa mevcut.


Aslında okuyucu çok iyi biliyor. Kimi hangi sınıfta değerlendirmesi icap ettiğini.
Benim sefih , zevzek ve serseri takımıyla da hesabım yok. Yalnız hayranlarını kıyamıyorum... O tertemiz sevgilerini...


Bir anlatayım dedim. Bilinmeyen yönlerini de görsün millet. Yok yine de seven varsa sevsin canım. Ölen ölsün uğrunda.
Adam sen de, bana ne.
Türkiye Gazetesi’nden Daktilo Sporu

İrfan ÖZFATURA
Türkiye Gazetesi

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar