2011-04-12

31 Mart Ayaklanması bir Yahudi İhtilali Gibi!

31 Mart Ayaklanması bir Yahudi İhtilali Gibi!

Yahudi-sabataycilar ve onların hizmetkârları olan masonların İttihatçılar vasıtasıyla Osmanlı’yı nasıl mahvettiklerini İngiliz elçisi Sir G. Lowter, İngiliz Hariciye Naziri Sir C. Harding’e gizli kaydıyla gönderdiği raporda anlatmaya devam ediyor:

“Birkaç yıl önce, Selanikli Yahudi-mason Emmanuele Carasso - ki, hâlâ Osmanlı Meclis’inde Selanik temsilcisidir- orada Makedonya Risorta isimli İtalyan farmasonluguna bağlı bir loca kurdu. Bu kişi görünüşte Sultan Abdülhamid’in casuslarını aldatmak maksadıyla, fakat aslında Türkiye’de Yahudi tesirini kuvvetlendirmek için Jön Türker’i yani İttihatçıları farmasonlugu kabule teşvik etmiştir.


“İT”IN SLOGANI DA, RENGİ DE MASONİK

Evinde onlara toplantı izni sağlamıştır. Selanik’teki hareketin temeli Yahudi’dir. İttihatçıların Liberta-Egalite-Fraternite yani Hürriyet-Eşitlik-Kardeşlik sloganları İtalyan farmasonlarindan alınmıştır. Ittihatçilar’in amblemi olan kırmızı beyaz renkler de aynidir. 1908 Temmuzundan kısa zaman sonra Cemiyet İstanbul’a tamamen yerleşince, belli başlı üyelerinden çoğunun farmason olduğu öğrenildi.


31 MART TÜRK DEGIL, YAHUDİ İHTİLALİ

Carasso mühim rol oynuyordu. Balkan cemiyetini de avucuna aldı ve gerek yerli ve gerekse yabancı Yahudiler yeni hükümetin hevesli destekleyicileri hâline geldiler. Öyle ki, bir Türk’ün ifade ettiği gibi; herkesin Ibrânî-Yahudi cemiyetinin casusluğunu yapmaya koyulduğu ve ihtilalın (yani 31 Mart’ın) Türk’ten ziyade Yahudi ihtilalına benzediğini söylüyorlardı.
Müslümanların masonluğa karşı büyük nefreti vardır. Onu dinsizlikten beter sayarlar. 13 Nisan 1909’da bu unsurun önemini inkâr etmek mümkün değildir. Fakat dikkati çeken nokta, Selanik’ten İstanbul’a yollanan dört taburu Kâmil Pasa geri göndermek istemiş, ayaklanmayı, sözüm ona gerici hareketi yapan taburların basında Selanikli farmason Kripto-Yahudi Resmi Bey ve emrindeki askerlerin davranışlarından dolayı askerî mahkemeye sevk edilmeleri gerekirken, Sultan Mehmet Resad’a yâver tayin edilerek taltif olundu.



“ISRAIL’I EZEN”I DEVIRMENIN SEVİNCİ

Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra Selanik’teki Yahudi gazeteler, “İsrail’i ezen” sultandan kurtuldukları için sevinçli yazılar yazdılar. Zira Abdülhamid, Siyonist lider Theodore Herzl’in Musevilere kırmızı pasaport isteğini iki defa reddederek, Siyonistlerin Filistin’deki emellerine mani olmuştu. Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra Hamburg’daki 9. Siyonist kongresinde “Türk İhtilalının Mucizesi” Yahudi basarîsinin doğurduğu sevinçle kutlanmıştı.

Ayni zamanda, kabiliyetli farmason Kripto-Yahudi ve Selanik Milletvekili Cavit bey, Maliye Bakanı oldu. Farmason olan Talat Bey, İçişleri Bakanı yapıldı. Başvekil Hilmi Pasa da mason olmak için müracaatta bulunmuş.


ASKERÎ MAHKEME SUBAYLARININ ÇOGU FARMASON

31 Mart üzerine iki sene örfî idare (sıkıyönetim) ilan edildi. Askerî mahkemelerdeki subayların çoğu farmasondu. Meclis’e verilen emirle çok sıkı bir basın kanunu çıktı ve Selanikli bir Yahudi basın Bürosu Müdürü yapıldı. Bu çok kudretli bir mevki idi. Zira böyle bir mevkiye sahip kişi, istediği gazeteyi “yeni rejimi tenkit -ki buna gericilik deniliyordu-” suçuyla kapatabiliyor, sahibini veya yazı isleri müdürünü askerî mahkemeye sevk edebiliyordu.


DEVLET TAMAMEN YAHUDI VE MASONLARIN ELINE GEÇTI

Osmanlı telgraf ajansı Bağdatlı bir Yahudi emrinde başlatıldı. Selanikli bir Yahudi de Adalet Bakanlığı’na da danışman getirilme teşebbüsü yapıldı.
İstanbul’daki İttihat ve Terakki Başkanı Selanikli bir Yahudi ve masondur. Başka bir Selanikli Yahudi mason, belediye başkanı oldu. Mısırlı mason, Prens Halim Pasa, belediye başkan yardımcısı oldu. Ayni zamanda eski polis teşkilatının yerine polis ve jandarmayı kontrol eden bu teşkilatın basına da Selanikli bir mason Yahudi getirildi.

Ayni zamanda fark edildi ki Makedonya ve diğer memleketlerin köylerinden şehir merkezlerine kadar her yerinde muhtarlıklar gibi farmason locaları açılmaya başlandı. Sadece İstanbul’a 12 mason locası bir seneden az bir zamanda açıldı.

Locaların gizliliği aslında “açık” olduğunu iddia eden Ittihatçilar’in gizli faaliyetlerini sürdürme ve mevkilerini muhafaza edebilmelerine yardımcı idi.
Masonluğu kabul etmeleriyle memleketin diğer büyük milli meselelerinin Türkiye lehine halledilebileceği söyleniyordu. Böylelikle uluslararası politikanın parçası sayılacakları, İngiltere kralının kardeşi olup, İstanbul’a geldiğinde onunla özel işaretlerle el sıkışabilecekleri anlatılıyordu.


MASON OLMA YARIŞI

Yeni yeni kişiler eski İngiliz locası La Turquie’ye gelmeye başladı. Bu yolla bir İngiliz teşkilatına girdikleri telkin ediliyor, İngiltere kralının bu locayı desteklediği belirtiliyordu. İttihatçıların ordu üzerindeki nüfuzunu muhafaza edebilmesi için, subaylar, bilhassa genç subaylar mason yapılıyordu.

Bu subaylar Makedonyalı Niyazi’nin doğum yeri olan Resne’den alınan isimle Resna locasına katılıyordu.

Cemiyetin (İttihatçıların) milletvekili ve senatörlerinin çoğu ise İçişleri Bakanı Talat Bey ve Maliye Bakanı Cavit Bey’in mensup oldukları La Constitution locasına katılıyorlardı. Bazı muhalif milletvekilleri, bilhassa Araplar, kenara itildiklerini politik entrikalardan uzakta kaldıklarını fark edince Uhuvvet-i Osmaniye, Muhibban-i Hürriyet gibi localara girdiler. Ayrıca Arnavutluk’taki bir milyona yakin Bektaşi zaten masonluğa yakin teşkilat ve düşünce sahibi idi ve mason olma isteğini gerçekleştirdiler.
İstanbul’daki ve diğer yerlerdeki bütün mason locaları, Selanik ve Makedonya’daki farmason ağı gibi temel olarak Yahudiler tarafından yönetilmektedir. Diğer unsurlar yoktur.”

Kaynak: Akit Gazetesi, 25 Nisan 2000

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar