İstiklal Mahkemeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstiklal Mahkemeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2012-04-05

Mecliste Tek Kurşun ile Katl Edilen Kurtuluş Savaşı Kahramanı; Halit Paşa

Mecliste Tek Kurşun ile Katl Edilen Kurtuluş Savaşı Kahramanı; Halit Paşa
Mecliste Tek Kurşun ile Katl Edilen Kurtuluş Savaşı Kahramanı; Halit Paşa

İngiliz istihbararatı Osmanlı Devleti'ni seçim sistemine sokmak için olağanüstü gayret göstermiş ve yüzlerce ajan kullanmıştı. Ali Suavi denen ve pek çok müslümanın kendisini büyük bir zat olarak bildiği kişi de Osmanlı'da ilk defa Demokrasi, Laiklik, Seçim, Türkçe İbadet kavramlarını duyuran ve tartışmaya açan kişiydi.

Lakin, Ali Suavi, Sultan II. Abdülhamid Han'a karşı düzenlediği bir darbe teşebbüsünde Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından öldürüldü. Öldüğünde henüz 39 yaşında olan Ali Suavi'nin İngiliz vatandaşı olan karısı ise hafiyeler kendisine yetişemeden, evlerindeki evrakları imha ederek Marmara açıklarında bekleyen İngiliz gemisine binerek kaçmıştı.

İngiltere bu hedeflerinden daha sonra da vazgeçmedi. Sonraki süreçte gönüllü ajanlar olan Selanik Yahudileri(sabetayistler) ile işbirliği içinde yıkılan Osmanlı'nın yerine Laik, Demokratik, saçma sapan, gırgır şamata ayarında bir seçim sistemi ile yönetilen bir yeni Türkiye'yi kurdular.

Bu oyunların çok çok gecikmeli de olsa farkına varabilenler, mani olmaya çalışanlar imha edildiler. Bunun için gerekirse meclis içerisinde bile vuruldular. İşte bunlardan biri de kurtuluş savaşı kahramanı olarak bilinen Halit Paşa'dır...

****
Kâtil Kel Ali ve Sabetayist Mustafa Kemal Atatürk. 

Kurtuluş Savaşı Kahramanlarından Halit Paşa, Büyük Millet Meclisi’nde, İstiklal Mahkemesi Reisliği ile tanınmış olan Ali Çetinkaya tarafından vuruldu…


Tahkikat sonrasında Mustafa Kemal’in yakın dava arkadaşlarından olan Afyon Milletvekili Ali Çetinkaya suçsuz görüldü. Halit Paşa yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamadı. İstanbul’a getirilen cenazesi büyük törenle defnedildi… 13 Ocak 1925


Resimde Atatürk’ün solundaki, “Kel Ali” lakabı ile de anılan ve T.C’nin ilk Ulaştırma Bakanı Olan, Afyon Milletvekili, İstiklal Mahkemelerinin Zalim Hakimi Ali Çetinkaya’dır.

****

HALİT PAŞA KİMDİR?


1883 yılında İstanbul Beşiktaş'ta doğdu. Ahmet Efendi'nin oğludur. 14 Ocak 1901'de Harp Okulu'na girip, 22 Ağustos 1903'te Teğmen olarak mezun oldu. 22 Temmuz 1908'de Kıdemli Üsteğmenliğe terfi etti. II. Meşrutiyet'in ilanı üzerine 1.Ordu 1.Alay 4. Tabur'la birlikte Yemen'e gönderildi. 14 Nisan 1911'de Yemen kıdemiyle birlikte Yüzbaşılığa yükseldi. İtalyanların Trablusgarp'a saldırması üzerine 1910 Haziran'ında Trablusgarp'a gitti. Üç ay bu görevde kaldıktan sonra Balkan Savaşı'na katılmak üzere Çatalca'da Şark Ordusu'na atandı. Bulgarlarla sulh olunca, önce inzibat subaylığına, sonra Harbiye Nezareti emrine atandı.

14 Temmuz 1914'te I.Dünya Savaşı'nın ilanı üzerine Yakup Cemil Bey'in Kafkasya Mürettep Alayı'nın 2. Tabur Komutanlığı'na atandı. Ardahan Zaferi üzerine 23 Haziran 1915'te fevkaladeden Binbaşılığa yükseldi. Çorum Müfrezesi'yle yapmış olduğu hizmetlerin ödülü olarak 14 Haziran 1916'da Yarbaylığa yükseltildi. 10 Mayıs 1917 tarihinde Garbi Dersim Komutanlığı'na atandı. 1918 başında Dersim, Erzincan, Nenehatun ve Erzurum'u geri aldı. İslam Ordusu'nun 3. Fırka Komutanlığı'na atanarak, Batum Muharebesi'ne katıldı. Fırkası ile Ahıska'yı muhasara ederek Ahikelek'in kuzeyini zapt etti. Mütarekenin ilanı üzerine, Tortum kazasına çekildi. Bu sırada İngiliz baskısı ile fırka komutanlığından azledildi. Ali Rıza Paşa kabinesi zamanında 9.Kafkas Fırkası Komutanlığı'na atandı. 27 Eylül 1920'de Ermenistan üzerine yapılan harekâtta başarı kazandı. Başarısı nedeniyle 6 Aralık 1920'de Albaylığa yükseltildi.

1921 yılı başında Doğu Cephesi'nden Batı Cephesi'ne, Kolordu Komutanı yetkisi ile Kocaeli Kumandanlığı'na atandı. II. İnönü Muharebesi'ne Sağ Cenah Grubu Kumandanı ünvanı ile katıldı. 12. Grup Kumandanlığı ile Afyona nakledilerek Kütahya ve Eskişehir'in kurtarılma savaşlarına ve Sakarya Savaşı'na katıldı. Tekrar Kocaeli Grup Kumandanlığı'na atandı. 26 Ağustos 1926'deki Büyük Taarruzda düşmanın kuzey grubuna, Gemlik, Mudanya, Bandırma istikametinde saldırılar yaparak düşman kuvvetlerini tutsak alıp, kaçış düzenlerini bozdu.

Düşmanın Gemlik, Mudanya, Bandırma sahil şeridinden kaçmasını engellemek amacıyla çevirme görevini üstlendi. Albay Halit kumandasındaki birlikler, Gemlik’ten başlayarak Bandırma’ya kadar olan sahil şeridinde düşmana tek kaçış noktası bırakmadı.

Böylece, düşmanın bu bölgeden silinip yok edilmesi sağlandı. Zaferin ardından Albay Halit, gösterdiği bu üstün başarılar nedeniyle Paşa rütbesine yükseltildi. Halit Paşa, Mirliva 31 Ağustos 1922 tarihinde (tümgeneral) olduğunda henüz 39 yaşında idi.

Halit Paşa, muharebe meydanlarında ikisi ağır olmak üzere 9 kez yaralandı. Sakarya muharebesinde beyninin yanına saplanan kurşunu hayatı boyunca taşıdı.

I.Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı sırasında Gümüş Liyakat, Gümüş İmtiyaz, Altın Liyakat, Altın İmtiyaz, 3.Rütbeden Kılıçlı Osmanlı ve İstiklal Madalyası ile Avusturya ve Afganistan'ında birer madalyasına sahiptir.

Kocaeli Grup Komutanı bulunduğu sırada TBMM'nin II. Dönem seçimlerine katıldı.5 Temmuz 1923'te yapılan seçimde Ardahan'dan milletvekili seçildi. 9 Şubat 1925'te Meclis koridorunda, İstiklal Mahkemelerinin zalim reisi Kel Ali tarafından vurulup 13 Şubat'ta vefat etti.

Mudanya'dan, Kocaeli'ne, Kars'a, Artvin'den Gümüşhane'ye, Erzurum'dan İzmir'e, Tunceli'den İstanbul'a, Yemen'den Trablusgarp'a, cephe cephe koşuşturmuş bir komutandı Halit Paşa...

Vatanı için savaşan yiğit askerlere karşı baba gibi şefkatli, vatan hainlerine karşı ise son derece acımasız bir insandı Halit Paşa...

2012-02-10

Atatürk, İlke ve İnkılaplarını Yerleştirmek İçin Suçlu Suçsuz Demeden Binlerce İnsanı Astırdı

Atatürk, İlke ve İnkılaplarını Yerleştirmek İçin Suçlu Suçsuz Demeden Binlerce İnsanı Astırdı. İstiklal Mahkemeleri  Gerçeği


İrfan Orga, 'Atatürk' isimli kitabının 265'inci sahifesinde şöyle diyor:

İrfan Orga
"Bu vesileyle ülkenin huzurunu tehdit eden büyük isyanlar ve karışıklıklar meydana geldi. Nihayet hükûmet sıkıyönetim ilan etti. Ülkenin her yanında fevkalade yetkili mahkemeler (İstiklal Mahkemeleri) kurdu. Bu mahkemeler, isyancıları öncekinden daha çok harekete sevketti. Halkın içinde mukavemet ruhunu körükleyen ve din duygularını ayakta tutan din adamlarından pek çok kimse idam edildi. Kurulan askeri mahkemeler, hiçbir sekilde müsamaha göstermiyor, acıma ve yumuşama nedir bilmiyordu. Mustafa Kemal böylelikle bütün planlarını uyguladı. Bu hususta hiç bir vasıtayı elden bırakmadı. İnkilaplarla alay edenleri bile idam ettirmekten çekinmedi. Böylece bir çok suçlu ve suçsuz kimse cezalandırılmış oldu. Halkın iradesini hiçe sayarak inkilapların yerleşmesi için ağır metodları uygulamaktan geri kalmadı."

İrfan Orga, Atatürk, 265

------

İstiklal Mahkemeleri çok zaman, önce astı, sonra yargıladı.
Zaten mahkeme reislerinin arasında çok sayıda sabetaycı gizli Yahudi vardı. Mustafa Kamal Adıtürk de zaten gerçek kimliğini gizleyen  Sabetaycı bir Haindi....
Ona bu iki kimlikli yaşama ve aslıyyeti olan Yahudiliğini gizleme yöntemlerini hem ailesi hem de ilk mektep hocası Şemsi Efendi öğretmişti. Şemsi Efendi‛nin gerçek adı ise Şimon Zvi idi ve gizli bir hahamdı...

2011-05-02

"Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ama O'nu astılar...

"Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ama O'nu astılar... İskilipli Atıf Efendi...

İskilipli Âtıf Efendi Niçin İdam Edildi?

Soru: İskilipli Âtıf Efendi'nin ne suçu vardı ki, idam edildi?
Cevap: O devrimlere karşı gelmişti...

Soru: Devrimlere karşı gelmeyi cezalandıran bir kanun var mıydı?
Cevap: Yoktu...

Soru: Ceza hukukunun temel prensibi "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" değil midir? Peki onu nasıl idam ettiler?
Cevap: Dedik ya, devrimlere karşı çıkmıştı.

Soru: İskilipli Âtıf Efendi, "Frenk Mukallidliği" adlı risalesini yayınladığında şapka devrimi yapılmamıştı, şapka kanunu çıkartılmamıştı...
Cevap: Yine de devrim aleyhinde olduğu için asılarak idam edilmesi gerekiyordu.

Soru: Savcı onun için idam değil hapis cezası istemişti...
Cevap: Devrime karşı olduğu için idam edilmiştir.

Soru: İstiklâl Mahkemelerinde avukat yoktu, verilen kararlar temyiz edilemiyordu, bu doğru mudur?
Cevap: Elbette doğrudur.

Soru: Âtıf Efendi'nin şiddete veya eyleme yönelik bir tarafı var mıydı? Yoksa niçin idam edildi?
Cevap: Yoktu ama idam edilmesi gerekiyordu.

Soru: Böyle bir idam hukuka, adalete, insafa, vicdana uygun mudur?
Cevap: Değildir ama devrimler ve şapka senin bu saydığın değerlerin üzerindedir.

Soru: Şapka giyildi de ne oldu?
Cevap: Şapka giyerek medeniyette, ilimde, teknikte, ilerlemede, kültürde, sanatta, edebiyatta, zenginlikte, havacılıkta Almanyayı ve Japonyayı geçtik, az zamanda çok mesafe kat ettik, uygarlık semalarına füze gibi fırladık. Daha ne olsun istiyorsun a gerici!

Meymet Şevket Eygi
Araştırmacı Yazar
13.06.2010

2011-04-29

Bir kadın asılacak...YIL 1926... Yer Erzurum...

Bir kadın asılacak...YIL 1926... Yer Erzurum...   Şehid Edilen Şalcı Bacı....
YIL 1926... Yer Erzurum... Şehirde gizli bir heyecan var... Bir kadın asılacak... Osmanlılar zamanında kadınlar idam edilmezmiş... Bir meydana bir sehpa kurulmuş... Jandarmalar kadını götürüyorlar... Kadın çarşaflı... O tarihte Anadolu'da bütün Müslüman kadınlar çarşaflıydı... Kadının suçu ne? Yeni çıkartılan Şapka Kanunu'nu tenkit etmiş...

Kadın bohçacılık yapan ve "Şalcı Bacı" adıyla tanınan bir vatandaş.İdam edilmeye götürülürken Erzurum ağzıyla "Kadın şapka giye ki asıla..." diye söyleniyor. Kadın söyleniyor, kadın sürükleniyor, kadın asılacak...

Jandarmalar ite kaka kadını sehpanın yanına götürüyor. Kara yüzlü cellat orada... Kadının boynuna yağlı ilmeği geçiriyor, ayaklarının altındaki sandalyayı çekiyor. Kadının vücudu titriyor, sallanıyor... Şalcı Bacının gırtlağından ölüm hırıltıları çıkıyor. Acaba o son dakika ve saniyelerinde Kelime-i Şehadet getirebildi mi? İnşaallah getirmiştir. Cellat kadının bacaklarından hızla çekiyor, boyun kemiğini kırıyor. Kadın ölüyor. Cesedi sehpada sabah rüzgarı ile sallanıyor. Titrek bir ezan sesi duyuluyor...

Bu kadının idam hükmünü Çetin Altan'ın dedesi Tatar Hasan Paşa vermiştir. Altan bu konuda şu satırları yazmıştır:

"Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. İsmet Paşa topçu okulunda öğrenci iken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonrası ünlü komutanlar olan o dönemin öğrencileri, anlatıp dururlar Hasan Paşa'nın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce "Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki" demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamışım. Çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde."

Gazeteci Nimet Arzık, bu olayı duyduğunda bir hikâye yazmış (gerçek hikâye) ve başlığını "Şalcı Bacı Asılmaya Gidiyordu" koymuştur.

Şalcı Bacı'nın asıldığı gün bütün Erzurum ağlamıştı. O dehşet günlerinde açıktan, herkesin önünde hıçkıra hıçkıra ağlamak suçtu. Rejime ve inkılaplara karşı gelmek demekti. Erzurumlular kıyıya kenara çekilmişler ve sessiz sedasız ağlamışlardı. Şalcı Bacı şehid olmuştu. Şalcı Bacı'yı şehid etmişlerdi.

Şapka yüzünden asılan, şehid edilen Müslüman sadece o mazlum kadın değildi. Ülkenin nice yerinde idamlar sergilenmişti. Ulemâdan İskilipli Âtıf Efendi, Babaeski müftüsü ve daha binlerce kişi...

Şalcı Bacı Şapka Kanunu'na muhalefetten asılmıştı. O zavallı bir bohçacı kadındı. Sırtında bohçası, bohçasının içinde kumaşlar, havlular, başörtüleri; evden eve dolaşır, bir iki parça mal satarak ekmek parası çıkartırdı. Kocası var mıydı, çocukları var mıydı? Bilmiyorum. Mutlaka kendisini sevenler, ona acıyanlar vardı. Çok ağladılar ama gözyaşları ölüleri diriltmiyordu.

Şalcı Bacı'yı astılar, sehpada sallanan cesedini bir iki gün, halkı korkutmak, dehşete düşürmek için teşhir ettiler, sonra kaldırıp bir çukura gömdüler.Acaba cenazesi yıkandı, kefenlendi mi, namazı kılındı mı, kendisine rahmet okundu mu?

Şapka Kanunu'na muhalefet eden bir âsiye rahmet dilemek de o devirde büyük suçtu.

Âtıf Efendinin mezarı belli mi?

Şalcı Bacı'nın ahı ne oldu? Yerde kaldı, yerde kaldı. Bu ülkenin Müslümanları Şalcı Bacı'nın hakkını aramadılar.

Demokrasi geldi, az çok fikir hürriyeti var ama Şalcı Bacı'nın hiç olmazsa hatırasını temize çıkartacak bir girişim olmadı.

Rant olsaydı bu işte, Şalcı Bacı aklanırdı ama rant yoktu. Rant olmayınca bir kısım İslâmcılar harekete geçmezler, küçük parmaklarını bile kıpırdatmazlardı.

Şalcı Bacı Şalcı Bacı... Asıl ismi neydi acaba? Ardından bir Fatiha üç İhlas okuyan kaç kişi çıktı. Yâsin okuyan oldu mu acaba?

Aradan seksen seneden fazla zaman geçti, acaba şehid Şalcı Bacı için gıyabında cenaze namazı kılmak caiz olur mu?

Ah Şalcı Bacı... Bir Müslüman olarak senden utanıyorum...

Bir tek Şalcı Bacı'nın ahı bile bu memleketi uğursuzluk karanlıklarında bocalatmaya yeter de artar. Başka nice ahlar vahlar var.

Şalcı Bacı'ya, öteki mazlum şehidlere, zindanlarda çürüyenlere, sürgünlerde sefalet çekenlere, ezilenlere rahmet okuyorum.

Zalimlere lânet lânet lânet.

Gafil ve vefasız Müslümanlara ne desem bilmem ki...

En iyisi bir kenara çekilip ağlamak.

(İnternetten / Şalcı Bacı Şapka İdam / kelimeleriyle ararsanız tafsilatlı bilgi edinebilirsiniz.)

Mehmet Şevke Eygi
Gazeteci-Yazar
19 Aralık 2008

2011-01-22

Mezarından çıkarılıp cesedi asılan alim


İstiklal Mahkemeleri tarafından Erzincan'da işlenen bir hukuk cinayeti. Önce asıp sonra yargılayan istiklal mahkemeleri bu defa da bir ölüyü mezarından çıkartıp astı. Sebep mi? Yahudi'nin dini sembolü olan şapkayı giymemek..

"Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ama O'nu astılar


İskilipli Âtıf Efendi Niçin İdam Edildi?

Soru: İskilipli Âtıf Efendi'nin ne suçu vardı ki, idam edildi?
Cevap: O devrimlere karşı gelmişti...
Soru: Devrimlere karşı gelmeyi cezalandıran bir kanun var mıydı?
Cevap: Yoktu...
Soru: Ceza hukukunun temel prensibi "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" değil midir? Peki onu nasıl idam ettiler?
Cevap: Dedik ya, devrimlere karşı çıkmıştı.
Soru: İskilipli Âtıf Efendi, "Frenk Mukallidliği" adlı risalesini yayınladığında şapka devrimi yapılmamıştı, şapka kanunu çıkartılmamıştı...
Cevap: Yine de devrim aleyhinde olduğu için asılarak idam edilmesi gerekiyordu.
Soru: Savcı onun için idam değil hapis cezası istemişti...
Cevap: Devrime karşı olduğu için idam edilmiştir.
Soru: İstiklâl Mahkemelerinde avukat yoktu, verilen kararlar temyiz edilemiyordu, bu doğru mudur?
Cevap: Elbette doğrudur.
Soru: Âtıf Efendi'nin şiddete veya eyleme yönelik bir tarafı var mıydı? Yoksa niçin idam edildi?
Cevap: Yoktu ama idam edilmesi gerekiyordu.
Soru: Böyle bir idam hukuka, adalete, insafa, vicdana uygun mudur?
Cevap: Değildir ama devrimler ve şapka senin bu saydığın değerlerin üzerindedir.
Soru: Şapka giyildi de ne oldu?
Cevap: Şapka giyerek medeniyette, ilimde, teknikte, ilerlemede, kültürde, sanatta, edebiyatta, zenginlikte, havacılıkta Almanyayı ve Japonyayı geçtik, az zamanda çok mesafe kat ettik, uygarlık semalarına füze gibi fırladık. Daha ne olsun istiyorsun a gerici!

13.06.2010
Meymet Şevket Eygi

Bu ay öne çıkanlar