Müslümanlar nasıl tartışmalı? |
Yazılı medyanın önüne geçen internette yoğun ve genel bir kirlenme görülüyor. Büyük sayıda vatandaş, e-maillerle düşüncelerini ve görüşlerini açıklıyor, tenkit ediyor, muhalefet yapıyor, destekliyor veya çatıyor. Kirlenme en fazla bu sahadadır.
Gazetelerde, dergilerde yazanların yüzde 99'u ismini soyadını veriyor, imzasıyla kalem oynatıyor. Çok az sayıda takma isimle yazan var, onlar da biliniyor.
İnternette böyle değil. Takma isimlerle, rumuzlarla yazılıyor genellikle. İsim yok, adres yok, telefon numarası yok, sorumluluk yok.
Bu kimliksizlik ortaya büyük aşırılıklar, sorumsuzluklar çıkartıyor.
Allah'ın birbirlerine kardeş kılmış olduğu mü'minler, Müslümanlar internet basınında nasıl hareket etmelidir?
Birinci şart: İsim, adres, kimlik belirtmeli, varsa cep telefonu vermelidir.Böyle yaparsa, kendisini de frenlemiş olur; aşırı hareket etmez, söğüp saymaz, ölçülü olur.
İkincisi: Mantıklı ve gerekçeli yazmalıdır. Bir düşünce ve görüşü tenkit mi etmek istiyor, bunu sövüp sayarak, hakaret veya alay ederek değil, mantıkla, kültürle, gerekçe göstererek yapmalıdır.
Üçüncüsü: Edepli olmalıdır.
Dördüncüsü zor bir şarttır. Cedel ilmini bilmeli, nasıl münakaşa edilir, nasıl çürütülür, nasıl red ve cerh edilir, bu konuda eğitim görmüş olmalıdır. Ulemanın bu konuda kitapları vardır.
Beşincisi: Tartışmalar, tenkitler konu dışına çıkarılmamalı, mesela özel hayata, belden aşağısına sıçratılmamalıdır.
Altıncısı: Yazılanlar sahih ve temiz bir niyetle yazılmalıdır. Fitne fesat nifak şikak çıkartmak için yazılmamalıdır.
Yedincisi: Her hâl ü kârda mü'minler ve müslimler birbirlerine taqiyye ve kitman yapmamalıdır. Samimî olmalıdır. Mü'minlerin birbirlerine taqiyye yapmaları bir tür aldatmak olur ki, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) "Bizi aldatan bizden değildir" diyerek bunu yasaklamış ve kötülemiştir.(Takıyye:Mesela bir ŞİA inancında olanın kendini SÜNNİ göstermesidir)
Sekizincisi: Mü'minler bazı konuları tartışırken mücâmeleden ayrılmamalıdır. Gayet kibar, gayet centilmen, gayet efendice bir üslupla tartışılmalıdır.
Bundan birkaç ay önce şazz ve aykırı görüşleriyle tanınan bir zat "Afganî'yi tenkit edenler onun taharet bezi olamazlar..." cümlesini sarfetti. Böyle bir cümle, böyle bir üslup bir ilim ve edeb adamına yakışır mı? Elbette yakışmaz. O böyle dedi diye, onu tenkit eden Müslümanların aynı üslubu kullanmaları doğru olur mu? Kesinlikle olmaz. Cemalüddin Afganî'nin ne azılı bir Farmason olduğu değil, belge ve gerekçelerle beyan edilir... Taqiyye yaparak din kardeşlerini aldattığı, bozuk bir çığır açtığı yine delil ve gerekçelerle beyan edilir ve "Taharet bezi edebiyatı yapan zata edeb ve nezaket sınırları içinde güzel bir cevap verilmiş olur.
Ülkemizde bir miktar Vehhabî vardır. Bunların bir kısmı Vehhabî olduklarını bile bilmez. Bu taifeye mensup bazıları aşırı gidiyor ve Ehl-i imanı ve Ehl-i Kıbleyi şirkle, küfürle suçluyor.
Son otuz yılda Türkiye'de düzinelerle dinî fırka ve hizip peydahlandı. Bunlar da çok aşırı gidiyor, iman kardeşleri arasındaki nezaket, uhuvvet, insaf, edeb havasını giderici beyanlarda bulunuyor.
Şimdi kendime bir soru yönelteyim:
Sen ne yapıyorsun? Bendeniz kendimi Zemzemle yıkanmış, ak sütten çıkmış ak kaşık gibi görmüyorum. Lakin genellikle isim vererek, kimlik göstererek tenkit etmiyorum. Anonim tenkitler yapıyorum.
Mehmet Şevket Eygi
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.