2011-02-17

Dünya ve Ülkemiz çok bozuldu

Dünya ve Ülkemiz çok bozuldu



"İnşaallah kopmaz ama koparsa Üçüncü Cihan Savaşı dünyayı ve insanlığı, şimdiye kadar görülmemiş acılara, tahribata, felâketlere, kan ve gözyaşına, ateşe, kıyıma sürükleyecektir."

-----

Zamanımızda Kur'ân-ı Kerîm'e, Peygamberimizin (Salat olsun ona) Sünnetine, Şeriat'a, evrensel İslâm ahlâkına, hikmete (bilgeliğe), vicdana, adalet ve insafa uymayan kötülükler genel ve yoğun şekilde dünyayı ve insanlığı sarmıştır.
Böyle kötülükler her devirde olagelmiştir ama bu seferki durum gerçekten kaygı ve dehşet vericidir.Sanki dünyanın çivisi çıkmış gibidir.

Bundan bin sene önce uzak doğuda bir savaş olduğu vakit Avrupa'ya bunun haberi gelmiyordu. Günümüzde Kamçatka yarımadasında bir yanardağ patlasa birkaç dakika içinde haberini ve hattâ resmini bütün dünya öğrenip görüyor. Gerçekten, globalleşmiş bir dünyada yaşıyoruz.

Eskiden insanlar sakinleşmek için azı zararsız afyonlu macunlar tüketirmiş. Zamanımızda uçaklarla, gemilerle, motorlu vasıtalarla, hattâ denizaltılarla, afyona nispetle bin misli zararlı uyuşturucu ticareti yapılıyor.

Şirk, küfür, dinsizlik, ahlâksızlık, merhametsizlik, adaletsizlik dünyayı sarmıştır.
Yer küresinin akciğeri durumunda olan Amazon ormanları cayır cayır yakılıyor, kazınıyor.
Cahil ve akılsız milletlerin zenginlikleri talan ediliyor.
Avrupa'dan insanlar akın akın bazı Asya ülkelerine seks turizmi yapmak için büyük paralar harcayıp masraflar yapıp uçaklarla seyahat ediyor.
Zalimler en modern vasıtalarla kuzeyin buzlu bölgelerine gidip fok yavrularını (kürkleri için) sopalarla vurarak vahşice öldürüyor.
Her sene binlerce hayvan ve bitki türü yok oluyor.
Eski şeriatlarda ve bugün tek geçerli şeriat olan İslâm Şeriatında kesinlikle yasak kılınmış zulümler, ahlâksızlıklar alenen, hiç utanıp arlanmadan yaygın şekilde icra ediliyor. Batı ülkelerinin bazısında eşcinsel evlilikler kiliselerde kıyılıyor.
Altın Buzağı dini insanlığı pençesi içine almıştır.
Eskiden bir İslâm ülkesinde veya bir vilayetinde zulüm olabiliyordu ama zahiren de olsa orada Kur'ân, Sünnet, Şeriat vardı. Zalim sultanlar Cuma namazına gidiyordu, medreselerde İslâmî ilimler okutuluyordu, mekteplerde çocuklara ve genç nesillere islâmî terbiye veriliyordu, muhadderat-ı islâmiye hicaplı idi.
Bozukluk, fısk ve fücur, nifak ve şikak, harp ve darp, azgınlık, fuhşiyyat bugünkü gibi yaygın değildi. Terazinin maslahat ve mefsedet kefelerinde iyi kötü bir denge vardı.
Evet, Kur'ân, Sünnet, Şeriat gözlüğüyle bakılırsa dünya ve ülkemiz çok bozulmuştur. Camiler olmasa, ezanlar okunmasa, İslâm cenazelerinin namazı kılınmasa nice şehirlerimizin Müslüman şehri olduğunu söylemek zorlaşacak.

İslâm'ın, Kur'ânın, Sünnetin, şeriatın yasaklamış olduğu belli başlı kötülükler nelerdir, izninizle bunların kısa ve eksik listesini aşağıda vermek istiyorum:
1. İtikatta yani inançta büyük eksiklikler, bozukluklar, kopukluklar olmuştur, bu konuda bid'atler ve hurafeler toplumu sarmıştır. Ortaya bir sürü bozuk, sapık bid'atçi fırka çıkmıştır.
2. Beş vakit namaz büyük ölçüde terkedilmiştir.
3. İnsanlar kütleler halinde şehvetlerine uymuştur. Şehvet denilince sadece cinsel azgınlıklar hatıra gelmesin. Para, mal, zenginlik şehveti... Lüks şehveti... Aşırı tüketim, israf, gösteriş şehveti... Nefsaniyet şehveti... Lisan afetleri veya şehvetleri...
4. Toplumda zina ve bina almış yürümüştür.
5. Bir kısım kadın ve kızlar beyinsizlik selleri içinde sürüklenip gidiyor. Bu gidiş nereyedir?
6. Müslümanlar 1924'ten beri başsızdır, İmam'sızdır, Emîr'sizdir.
7. Bir tek Ümmet olması gereken Alem-i İslâm paramparça olmuştur, dehşetli bir kopukluk vardır.
8. Darülislâm kimisi büyük, kimisi küçük bir yığın ülkeye ayrılmıştır. Nice İslâm ülkesinden öteki İslâm ülkesine pasaportla gidilmektedir.
9. Faiz bütün insanlığı ve İslâm dünyasını kesif ve zehirleyici bir sis gibi sarmıştır. Faizden nefret eden ve kaçınan bir Müslüman bile dolaylı şekilde bu harama ve pisliğe bulaşmıştır.
10. Bir kısım muhadderat-ı islâmiye iffet ve hicap perdelerini ve örtülerini parçalamış, yırtıp atmıştır. Buna da kadın özgürlüğü denilmektedir.
11. Müslümanların şeairinden olan merhamet, mürüvvet ve fütüvvet, yardımlaşma ve paylaşma ahlâkı çok zayıflamıştır.
12. Emr-i mâruf ve nehy-i münker(iyiliği emredip, kötülükten men etmek) farzı neredeyse tâtil edildi denilecek kadar azalmıştır.
13. Dünya, İslâmî ölçülere göre iyi ve adaletli bir şekilde imar edilmiyor, şeytanî ölçülere göre dengesiz bir şekilde imar ediliyor.
14. Ahiret kaygısı unutulmuştur. İnsanların büyük bir kısmı cep telefonuna, otomobile, müzeyyen meskenlere, fâhir giysilere, israflı yemeklere, lüks yaşama verdikleri önemi din ve ibadet işlerine vermiyor.
15. İslâm bir müjdeleme, uyarma ve öğüt verme dinidir. Bunlar gereği gibi ve yeteri kadar yapılmıyor.
16. Ülkemizde, Müslümanları olgunlaştıran, onların dindar ve ahlâklı olması için çalışan, insanları imana, Kur'âna, Sünnete, ahlâk ve fazilete, zikrullaha çağıran tasavvuf tarikatları seksen küsur yıldan beri yasaktır. Bunca hürriyet ve serbestlik olmasına rağmen Müslümanlar (Hiç olmazsa en azından tasavvuf Müslümanları) bu yasağın kalkması için canla başla çalışmıyor.
17. Ahlâk bozulduğu için haram yeme yaygın hale gelmiştir.
18. Yalan, emanete hıyanet, rüşvet, irtikab gibi toplumun temellerini dinamitleyen kötülükler çok yaygın ve yoğun hale gelmiştir.
19. Beşerî irade planında büyük, genel, etkili bir ıslah hareketi yoktur.
20. Fani dünya meşgaleleri, dünyanın aldatıcı zenginlik ve oyuncakları, lüks hayat büyük sayıda insanı sanki sarhoş ve sersem etmiştir.
Yukarıda yirmi büyük kötülük saydım. Bunlar böyle artarak devam ederse hem bütün insanlık, hem de bizim halkımız bir felâket uçurumuna yuvarlanabilir.
İnşaallah kopmaz ama koparsa Üçüncü Cihan Savaşı dünyayı ve insanlığı, şimdiye kadar görülmemiş acılara, tahribata, felâketlere, kan ve gözyaşına, ateşe, kıyıma sürükleyecektir.
Durumumuz, hızla akan bir nehirde şelaleye doğru sürüklenen gemide zevk ü safa, içki ve çalgı, sarhoşluk ve eğlence içindeki gafil bir taifeye benziyor.
1914 dünyası, bu kadar olmamakla birlikte böyleydi. 1939 dünyası da bugünküne benzeyen bir durum içindeydi. O tarihlerde de derin ve koyu bir gaflet dumanı ortalığı sarmıştı.
1939'da Fransa'nın gafilleri ve azgınları vur patlasın çal oynasın eğleniyordu. Sonra kendilerini İkinci Dünya Savaşı'nın felâketleri içinde buluverdiler.

Bir İslâm ülkesinde adaletsizlik, azgınlık, maddî ve mânevî sarhoşluk, fuhuş ve zina, faiz ve riba, merhametsizlik, fısk ve fücur, nifak ve şikak, haram yeme çok yaygın olursa, oradaki çivilerin hemen hepsi yerinden oynarsa, ahlâk ve faziletin pabucu dama atılırsa aldatıcı refah ve zenginlik ilelebet sürmez.

Büyük felâketten, büyük tokattan kurtulmak istiyorsak akıllarımızı başımıza toplamamız ve elbirliğiyle, bir İmam-ı Kebir'in riyaseti altında Kur'ânın, Sünnetin, Şeriatın, İslâm ahlâkının gösterdiği şekilde iyilik, hayır, maruf için var gücümüzle çalışmamız gerekir. Bunu yaparsak cüz'î beşeri iradelerimizle yatay kurtuluş ve ıslah yoluna girmiş oluruz. Aksi takdirde dikey küllî iradenin tokadına hazır olalım.

Mehmet Şevket Eygi

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar