saddam |
(...)
Bazı iddialara göre Irak'ın Kuveyt'i işgalini önceden bilen ABD bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Irak'ın, Kuveyt'i işgal ederek petrol rezervleri bakımından tekel oluşturması, bölgede ve Arap aleminde lider olma heveslerini kırmakla kalmadı, ABD'nin bölgede sürekli kalmasını meşru hale getirmiş oldu. Kuzey Irak'taki bugünkü oluşum tamamiyle bu stratejik hatanın bir sonucudur.
Yani Saddam tam da ABD-lsrail ikilisinin istediğini yapmıştı.İşin garip tarafı ABD ve İsrail, Körfez Savaşı başlamadan önce Kuveyt'in yanında olduklarını söylemelerine rağmen Irak'ı silahlandırmaya devam etmiş oluşlarıydı. 1991 yılında Ana Britannica'nın, ana yıllığının, 106. sayfasında şöyle deniyordu:
"Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, Irak'a savaşın başladığı tarih olan 2 Ağustos 1990'a kadar en gelişmiş silahlar ve silah üretim olanakları sunmayı sürdürmüşlerdir."
Amerika'nın en saygın gazetelerinden olan Washington Post'un bir haberine göre de, Saddam Hüseyin ile CIA, Körfez Savaşı öncesinde bilgi alışverişinde bulunmuştu. Yani Bush yönetimi, Saddam'ın Kuveyt'i işgalini engellemek bir yana, gönderdiği CIA ajanlarıyla, Irak ordusunu teknik ve taktik açılardan eğitmişti. (Meydan, 30 Nisan 1992)
Nitekim 2 Ağustos 1990'da Saddam'ın Kuveyt'i işgal ettiğini açıklamasıyla kötü bir dönemden geçen neredeyse tümü Yahudi olan Amerikan savaş sanayii rahat bir nefes alabilmiş, silah satışlarının artmasıyla birlikte borsalardaki hisse senedi değerleri de yükselmişti.Örneğin, Lochead Şirketi Başkanı Daniel Tellep, 24 Şubat 1991 tarihinde, Ekonomik Panaroma'ya şunları söylüyordu:
"Şirketlerin satış ve kârları düştükçe düşmüş, hisse senetlerinin değeri azalmıştı. Ama şimdi, birdenbire her şey yoluna girdi. Gelecek yıl için inanılmaz büyüme fırsatları görüyorum."
Bu savaştan kârlı çıkan, İran-Irak savaşında olduğu gibi yine aynıydı. 7 Aralık 1986 tarihinde İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron şöyle diyordu:
"İranlılar ile Iraklılar birbirlerini öldürdükleri müddetçe, geceleri rahat uyuyabiliriz."
16 Şubat 1991 tarihli Sabah Gazetesi'nde yayınlanan haberde de savaşta en çok kazanan şirketlerin Yahudi şirketleri olduğu belirtiliyor ve birer birer isimleri veriliyordu. Pentagon 1989 yılında 129 milyar dolarlık silah siparişi vermişti ve bu silahların da Körfez Savaşı'nda kullanıldığı biliniyordu. Pentagon elindeki savaş stoklarını bitirmeden savaşa ara vermek istemiyordu. Pentagon'un verdiği silah siparişleri içerisinde en ağırlıklı olanları 8.6 milyar dolarla üç Yahudi firması olan Mc Donnel Douglas, General Dynamics, General Electric bulunuyordu.
Daha da ilginci Kuveyt'in imarını da Yahudi şirketleri üstleniyorlardı.(General Motors, Chrysler, Motorola, Kenet, FMC Corporation, Betchel, Ford, Mitel, La France, Raythelon, Caterpillar)10 Mart 1991 tarihinde Ekonomist Dergisi'nde geçen ifadeler aynen şöyleydi:
"Kuveyt'in imarı için yapılacak harcamaların 60 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Bu da yüzyılın en büyük inşaat projesinin uygulamaya konması anlamına geliyor. Manş Tüneli inşâsını bile gölgede bırakan Kuveyt'in imarı projesi, muazzam mali portresi ve yaratacağı istihdam gücü nedeniyle bu işin içinde olanları bile şaşırtıyor."Ortadoğu'da çıkarılan bu savaş sonucu petrol gelirleri silaha ve ülkelerin imarına harcanmış, böylece bu ülkelerin ekonomik ve siyasi açıdan güçlenmesi engellenmişti. 10 Ocak 1992 tarihli Ekonomik Panaroma konuyla ilgili şu yorumu yapıyordu:
"Kuveyt'in Irak tarafından işgalinden bu yana petrol giderlerini en çok artıran ülke konumundaki Suudi Arabistan'ın elde ettiği kâr fazlası 17.9 milyar dolar, uğradığı kayıp ise yaklaşık 30 milyar dolardır. Yeni alınan silahlar, ülkede konuşlanmış bulunan Amerikan ordusu ve kendi askeri gücü için yapılan harcamaların Suudi Arabistan hükümetine beş aylık faturası 30 milyar dolar olmuştur... İran ise petrolden gelen parayı ülkesinin yeniden inşası için harcamıştır... Petrol gelirinden ne yatırım ne de tasarruf yapabildi. Bütün para başta IMF, Dünya Bankası ve büyük bankalar olmak üzere kreditörlere ve silah tüccarlarına gitti."
Başbakan Yitzak Şamir, bir keresinde şöyle diyordu: "Saddam psikolojik açıdan ömrü boyunca İsrail'e faydalı olmuştur. Dünyanın, Araplar'a ve dolayısıyla Filistinliler'e nefret duymalarını sağlayacak sınırlı bir Körfez Savaşı, İsrail için faydalı olabilir. İsrail işgali altındaki topraklarda yaşayan Filistinliler güvenlik sebebiyle Ürdün'e gönderilebilirler. Saddam Hüseyin bu stratejik planlama için uygun bir katalizör." (2 Şubat 1991, Weiner, Türkiye İçin Milli Strateji, sh. 41)Wictor Ostarovsky, "By Way of Deception - Hile Yolu ile Savaş" adlı kitabından sonra yazdığı The Other Side. of Deception (Hilenin Öteki Yüzü) kitabında MOSSAD'ın Saddam Hüseyin'e bakışı ile ilgili bazı ipuçları veriyordu: "MOSSAD, Saddam Hüseyin'i Ortadoğu'daki en büyük fayda olarak görüyordu. Çünkü Saddam uluslararası politika açısından tümüyle irrasyoneldi ve MOSSAD'ın kullanabileceği bir aptallık yapmaya çok yatkındı."
Ostarovski şöyle devam ediyordu:
"MOSSAD liderleri, eğer Saddam'ı yeterince korkunç göstermeyi başarırlarsa ve onun Körfez petrolü için bir tehlike olduğu -ki Saddam daha önce bu konuda bir güvence olarak algılanıyordu- düşüncesini yerleştirebilirse, ABD ve müttefiklerini Saddam'a saldırtabileceklerini hesaplıyorlardı."
Tevrat ve Körfez SavaşıKörfez Savaşı'nın çıkması ile Tevrat'taki efsaneler arasında birebir bir ilişki bulunuyordu:
"Ve Sion'da gözlerinizin önünde yaptıkları bütün kötülükleri Babil'e (Bağdat) ve Kildaniler diyarında (Irak) oturanların hepsine ödeyeceğim."(Yeremya Bölümü, 51/24)
Yahudi sermayeli ABC Televizyonu tarafından savaştan 3,5 ay önce savaş senaryoları üretilmeye başlanmıştı.Cumhuriyet Gazetesi'nin 5.10.1990 tarihinde ABC televizyonundan alıntılayarak "Savaş Senaryosu" manşetiyle duyurduğu haberinde savaş senaryosu çoktan hazırdı bile.
"Ve Babil üzerine gelecek bütün kötülüğü, BABİL İÇİN YAZILMIŞ OLAN BÜTÜN SÖZLERİ YEREMYA KİTABA YAZDI. Ve Yeremya Seraya'ya dedi: Babil'e vardığın zaman bak, ve bütün bu sözleri oku, ve de: Ya Rab, bu yerde ne adam ne de hayvan oturan olmasın fakat ebedi vİrane olsun. Ve bu kitabı okumayı bitirince sen ona bir taş bağlayacaksın ve Fırat ırmağının ortasına atacaksın ve ona diyeceksin: BABİL BÖYLE BATACAK ve onun üzerine getire- ceğim kötülük yüzünden bir daha kalkmayacak. Ve onlar yorgun düşecekler. Yeremya nın sözleri buraya kadardır." (Hezekiel Bölümü, 9/5)Körfez Savaşı'nda muharref Tevrat'ın hükümleri birer birer uygulanmıştı. Savaşta asıl hedef olarak Bağdat şehrinin seçilmesi, Tevrat'ta Babil ve Kildaniler diyarı olarak geçen yerin Irak'ın bulunduğu yere tekabül etmesiydi. National Geographic Mayıs 1991 sayısında, Kildaniler diyarı ve Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu belirtilmiştir. Oxford Bible Atlas, sayfa 75'te de Kildaniler diyarı ve Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu belirtilmişti. Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi 4. ciltteki Babil maddesinde Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu anlatılmaktaydı. Meydan Larousse'un Bağdat maddesinde Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu aynı şekilde anlatılmaktaydı.(Cilt. 2, sf.50/ B.A.G,sf, 334)
Amerika'da yayınlanan, "The Rise Of Babylon - Babil'in Yükselişi" adlı kitabın kapağı ilginç bir şekilde şu sözlerle başlıyordu:
"Saddam Hüseyin Babil'in kaybolan şehrini tekrar inşa ediyor. Tevrat Babil'in son zamanda tekrar inşa edileceğini söylüyor. Bu bizim son neslimiz olabilir mi? Babil'in Yükselişi, 'Son Zamanların işaretidir' başlığı ile başlıyor."
Saddam'ın savaşının gizli tarihine "Jnholy Babylon - Kutsal Olmayan Babil" adlı kitapta Körfez Savaşı ile ilgili dört soruyla dikkat çekiliyordu. Bu dört soru Körfez Senaryosu'nun boyutlarını gözler önüne sermek açısından son derece önemliydi:
1. İsrail'in ordu yardımı ve zekice kullanılan yanlış istihbarattaki rolü neydi?
2. Batı nasıl ve niçin Saddam Hüseyin'in insafsız diktatörlüğünü destekliyor ve onun ilerleme hırsını dikkate almıyordu?
3. İngiltere ve Amerika, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'in istilasını planladığına dair raporları niçin ısrarla önemsemiyordu?
4- Hangi Avrupa şirketleri Irak'a kanun dışı ordular gönderdiler ve hükümetler, diğer servisler bunun ne kadarını biliyorlardı?"Babil (Bağdat) kralı Nebukadnezar beni yedi, beni ezdi, beni boş bir kap etti, canavar gibi beni yuttu, güzel yemeklerimle karnını doyurdu, beni kovdu, Sion'da oturan diyecek: Bana ve etime edilen zorbalık Babil'in boynunda olsun ve Yeruşalim dikecek: Kanım Kildanilerin dinarında oturanların boynunda olsun. Bundan dolabı Rab şöyle diyor: İste davanı ben göreceğim ve senin öcünü alacağım ve onun denirini kurutacağım." (Yeremya Bölümü, 51/35-37, B.A.G., sf, 333)
Charles H. Dyer, Babil'in Yükselişi adlı kitabında konu ile ilgili olarak bakınız neler söylüyordu:
"Irak'ın gücünün artması Nebukadnezar'ın gücünün artmasına benzerdir. Saddam Batılılar'a göre oldukça mantıksız ve garipti. Acaba onun istekleri ve amaçları neydi? Onun şimdiki faaliyetleriyle Kitab-ı Mukaddes'teki kehanetler ve Yehova'nın dünya için planları arasında nasıl bir ilişki vardı? Saddam acaba Armageddon'a uzanan zincirin bir halkası mıydı? Yoksa yalnızca dünyayı fethedecek uzun zincirin halkalarından en sonuncusunu mu oluşturuyordu? Saddam Hüseyin'in sırrı Babil'de odaklanmıştır."
Armagedon'a gelince? Armagedon, Yahudiler'in dünya hakimiyetine ulaşmak için yapacaklarını düşündükleri son kutsal savaşın adıydı. Bu savaş Yahudiler'in galibiyetiyle sonuçlanacak ve Yahudiler amaçlarına ulaşmış olacaktı.
İşin garip tarafı, Saddam Hüseyin kendisini gerçekten de tüm dünyaya son Babil Kralı Nebukadnezar gibi tanıtmasıydı.
"Tevrat'ta Eski Ahid'in vuku bulduğu yer bu çölün altında yatıyor. Saddam Hüseyin kendini son Babil Kralı Nebukadnezar'ın mirasçısı olarak tanıtıyor." (Bume, 10 Ocak 1991, sh. 55, )
"Babil( Bağdat) Kralı üzerine bu meseli söyleyip, dikeceksin; Gadreden nasıl yok oldu! Altın Şehri yok oldu." (İşaya Bolümü, H/4)
"Ve Allah Sodom'u ve Gomora'yı yıktığı gibi ülkelerin izzeti, Kildani'lerin gururunun süsü olan Babil'de (Bağdat) yok olacak. İçinde ebeddiyyen oturulmayacak ve nesilden nesile meskun olmayacak." (İşaya Bölümü, 13/19-20)
"Babil (Bağdat)'ın ortasından kaçın ve herkes canını kurtarsın, onun fesadı içinde helak olmayın; çünkü Rabbin öç alma vaktidir; ona karşılık ödeyecek olan odur. Babil Rabbin elinde, bütün dünyayı sarhoş eden bir kase oldu; milletler bundan dolayı çıldırdılar. Babil (Bağdat) ansızın düşüp kırıldı. Onun için uluyun; sancısı için merhem alın; belki şifa bulur. Babil'e şifa vermek istedik: fakat şifa bulmadı: onu bırakın ve gidelim, herkes kendi memleketine; çünkü onun hükmü göklere erişiyor, ve asumana yükseldi." (Yeremya Bolümü, 51/69)"... Babil(Bağdat) alındı. Bel utandı. Merodak yıldı, onun dikili taşları utandılar, putları yıldılar deyin çünkü ona karşı şimalden bir millet çıkıyor ONUN DİYARINI VİRAN EDECEK." (Yeremya Bölümü, 50/2-4)
"İşte, Babil'e karşı ve Leb'kamay'da oturanlara karşı HELAK EDİCİ BİR YEL uyandıracağım. Ve Babil (Bağdat)'e harman savuranlar göndereceğim ve onu savuracaklar; ve onun diyarını bos bırakacaklar; çünkü kötü günde her taraftan onun üzerine gelecekler. Yay kurana karşı, ve zırhı ile övünene karsı okçu yayını kursun; ve onun gençlerini esirgemeyin; hep onun ordusunu bütün bütün yok edin, ve vurulanlar Kildaniler diyarında, ve yaralılar onun diyarında düşecekler..." (Yeremya Bölümü, 51/1-4)
Bilindiği gibi ABD, Irak'a karşı operasyonu gece yarısı başlatmıştı ve adına "Çöl Fırtınası" denmişti...
"Kildaniler ürerine ve Babil(Bağdat)'de oturanlar ürerine ve reisleri ürerine ve hekmetleri üçerine kılıç... yiğitleri ürerine kılıç ve onlar yılacaklar.. .ve onlar kadın gibi olacaklar." (Yeremya Bölümü, 50/35-37)
"Babil(Bağdat) yiğitleri cenk etmekten el çektiler, hisarlarında oturuyorlar, güçleri tükendi, kadın gibi oldular, onun meskenlerine ateş verildi, kapı sürgüleri kırıldı. Şehir her taraftan alındı ve geçitler tutuldu. KAMIŞLIKLARI YAKILDI." (Yeremya Bölümü, 51, 30-32)
"Irak Haber Ajansı (IRNA) dün yaptığı açıklamada ABD uçaklarının, Musul'un kuzeyindeki buğday ve arpa tarlalarına yangın bombası atarak, binlerce hububatı yaktığını iddia etti. Irak'ın BM temsilcisi Abdülemir El Anbari de BM Genel Sekreteri Butros Gali'ye bir mektup göndererek, ABD uçaklarının.." .
"İranlılar ile Iraklılar birbirlerini öldürdükleri müddetçe, geceleri rahat uyuyabiliriz."
16 Şubat 1991 tarihli Sabah Gazetesi'nde yayınlanan haberde de savaşta en çok kazanan şirketlerin Yahudi şirketleri olduğu belirtiliyor ve birer birer isimleri veriliyordu. Pentagon 1989 yılında 129 milyar dolarlık silah siparişi vermişti ve bu silahların da Körfez Savaşı'nda kullanıldığı biliniyordu. Pentagon elindeki savaş stoklarını bitirmeden savaşa ara vermek istemiyordu. Pentagon'un verdiği silah siparişleri içerisinde en ağırlıklı olanları 8.6 milyar dolarla üç Yahudi firması olan Mc Donnel Douglas, General Dynamics, General Electric bulunuyordu.
Daha da ilginci Kuveyt'in imarını da Yahudi şirketleri üstleniyorlardı.(General Motors, Chrysler, Motorola, Kenet, FMC Corporation, Betchel, Ford, Mitel, La France, Raythelon, Caterpillar)10 Mart 1991 tarihinde Ekonomist Dergisi'nde geçen ifadeler aynen şöyleydi:
"Kuveyt'in imarı için yapılacak harcamaların 60 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Bu da yüzyılın en büyük inşaat projesinin uygulamaya konması anlamına geliyor. Manş Tüneli inşâsını bile gölgede bırakan Kuveyt'in imarı projesi, muazzam mali portresi ve yaratacağı istihdam gücü nedeniyle bu işin içinde olanları bile şaşırtıyor."Ortadoğu'da çıkarılan bu savaş sonucu petrol gelirleri silaha ve ülkelerin imarına harcanmış, böylece bu ülkelerin ekonomik ve siyasi açıdan güçlenmesi engellenmişti. 10 Ocak 1992 tarihli Ekonomik Panaroma konuyla ilgili şu yorumu yapıyordu:
"Kuveyt'in Irak tarafından işgalinden bu yana petrol giderlerini en çok artıran ülke konumundaki Suudi Arabistan'ın elde ettiği kâr fazlası 17.9 milyar dolar, uğradığı kayıp ise yaklaşık 30 milyar dolardır. Yeni alınan silahlar, ülkede konuşlanmış bulunan Amerikan ordusu ve kendi askeri gücü için yapılan harcamaların Suudi Arabistan hükümetine beş aylık faturası 30 milyar dolar olmuştur... İran ise petrolden gelen parayı ülkesinin yeniden inşası için harcamıştır... Petrol gelirinden ne yatırım ne de tasarruf yapabildi. Bütün para başta IMF, Dünya Bankası ve büyük bankalar olmak üzere kreditörlere ve silah tüccarlarına gitti."
Başbakan Yitzak Şamir, bir keresinde şöyle diyordu: "Saddam psikolojik açıdan ömrü boyunca İsrail'e faydalı olmuştur. Dünyanın, Araplar'a ve dolayısıyla Filistinliler'e nefret duymalarını sağlayacak sınırlı bir Körfez Savaşı, İsrail için faydalı olabilir. İsrail işgali altındaki topraklarda yaşayan Filistinliler güvenlik sebebiyle Ürdün'e gönderilebilirler. Saddam Hüseyin bu stratejik planlama için uygun bir katalizör." (2 Şubat 1991, Weiner, Türkiye İçin Milli Strateji, sh. 41)Wictor Ostarovsky, "By Way of Deception - Hile Yolu ile Savaş" adlı kitabından sonra yazdığı The Other Side. of Deception (Hilenin Öteki Yüzü) kitabında MOSSAD'ın Saddam Hüseyin'e bakışı ile ilgili bazı ipuçları veriyordu: "MOSSAD, Saddam Hüseyin'i Ortadoğu'daki en büyük fayda olarak görüyordu. Çünkü Saddam uluslararası politika açısından tümüyle irrasyoneldi ve MOSSAD'ın kullanabileceği bir aptallık yapmaya çok yatkındı."
Ostarovski şöyle devam ediyordu:
"MOSSAD liderleri, eğer Saddam'ı yeterince korkunç göstermeyi başarırlarsa ve onun Körfez petrolü için bir tehlike olduğu -ki Saddam daha önce bu konuda bir güvence olarak algılanıyordu- düşüncesini yerleştirebilirse, ABD ve müttefiklerini Saddam'a saldırtabileceklerini hesaplıyorlardı."
Tevrat ve Körfez SavaşıKörfez Savaşı'nın çıkması ile Tevrat'taki efsaneler arasında birebir bir ilişki bulunuyordu:
"Ve Sion'da gözlerinizin önünde yaptıkları bütün kötülükleri Babil'e (Bağdat) ve Kildaniler diyarında (Irak) oturanların hepsine ödeyeceğim."(Yeremya Bölümü, 51/24)
Yahudi sermayeli ABC Televizyonu tarafından savaştan 3,5 ay önce savaş senaryoları üretilmeye başlanmıştı.Cumhuriyet Gazetesi'nin 5.10.1990 tarihinde ABC televizyonundan alıntılayarak "Savaş Senaryosu" manşetiyle duyurduğu haberinde savaş senaryosu çoktan hazırdı bile.
"Ve Babil üzerine gelecek bütün kötülüğü, BABİL İÇİN YAZILMIŞ OLAN BÜTÜN SÖZLERİ YEREMYA KİTABA YAZDI. Ve Yeremya Seraya'ya dedi: Babil'e vardığın zaman bak, ve bütün bu sözleri oku, ve de: Ya Rab, bu yerde ne adam ne de hayvan oturan olmasın fakat ebedi vİrane olsun. Ve bu kitabı okumayı bitirince sen ona bir taş bağlayacaksın ve Fırat ırmağının ortasına atacaksın ve ona diyeceksin: BABİL BÖYLE BATACAK ve onun üzerine getire- ceğim kötülük yüzünden bir daha kalkmayacak. Ve onlar yorgun düşecekler. Yeremya nın sözleri buraya kadardır." (Hezekiel Bölümü, 9/5)Körfez Savaşı'nda muharref Tevrat'ın hükümleri birer birer uygulanmıştı. Savaşta asıl hedef olarak Bağdat şehrinin seçilmesi, Tevrat'ta Babil ve Kildaniler diyarı olarak geçen yerin Irak'ın bulunduğu yere tekabül etmesiydi. National Geographic Mayıs 1991 sayısında, Kildaniler diyarı ve Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu belirtilmiştir. Oxford Bible Atlas, sayfa 75'te de Kildaniler diyarı ve Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu belirtilmişti. Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi 4. ciltteki Babil maddesinde Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu anlatılmaktaydı. Meydan Larousse'un Bağdat maddesinde Babil'in günümüzdeki Bağdat olduğu aynı şekilde anlatılmaktaydı.(Cilt. 2, sf.50/ B.A.G,sf, 334)
Amerika'da yayınlanan, "The Rise Of Babylon - Babil'in Yükselişi" adlı kitabın kapağı ilginç bir şekilde şu sözlerle başlıyordu:
"Saddam Hüseyin Babil'in kaybolan şehrini tekrar inşa ediyor. Tevrat Babil'in son zamanda tekrar inşa edileceğini söylüyor. Bu bizim son neslimiz olabilir mi? Babil'in Yükselişi, 'Son Zamanların işaretidir' başlığı ile başlıyor."
Saddam'ın savaşının gizli tarihine "Jnholy Babylon - Kutsal Olmayan Babil" adlı kitapta Körfez Savaşı ile ilgili dört soruyla dikkat çekiliyordu. Bu dört soru Körfez Senaryosu'nun boyutlarını gözler önüne sermek açısından son derece önemliydi:
1. İsrail'in ordu yardımı ve zekice kullanılan yanlış istihbarattaki rolü neydi?
2. Batı nasıl ve niçin Saddam Hüseyin'in insafsız diktatörlüğünü destekliyor ve onun ilerleme hırsını dikkate almıyordu?
3. İngiltere ve Amerika, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'in istilasını planladığına dair raporları niçin ısrarla önemsemiyordu?
4- Hangi Avrupa şirketleri Irak'a kanun dışı ordular gönderdiler ve hükümetler, diğer servisler bunun ne kadarını biliyorlardı?"Babil (Bağdat) kralı Nebukadnezar beni yedi, beni ezdi, beni boş bir kap etti, canavar gibi beni yuttu, güzel yemeklerimle karnını doyurdu, beni kovdu, Sion'da oturan diyecek: Bana ve etime edilen zorbalık Babil'in boynunda olsun ve Yeruşalim dikecek: Kanım Kildanilerin dinarında oturanların boynunda olsun. Bundan dolabı Rab şöyle diyor: İste davanı ben göreceğim ve senin öcünü alacağım ve onun denirini kurutacağım." (Yeremya Bölümü, 51/35-37, B.A.G., sf, 333)
Charles H. Dyer, Babil'in Yükselişi adlı kitabında konu ile ilgili olarak bakınız neler söylüyordu:
"Irak'ın gücünün artması Nebukadnezar'ın gücünün artmasına benzerdir. Saddam Batılılar'a göre oldukça mantıksız ve garipti. Acaba onun istekleri ve amaçları neydi? Onun şimdiki faaliyetleriyle Kitab-ı Mukaddes'teki kehanetler ve Yehova'nın dünya için planları arasında nasıl bir ilişki vardı? Saddam acaba Armageddon'a uzanan zincirin bir halkası mıydı? Yoksa yalnızca dünyayı fethedecek uzun zincirin halkalarından en sonuncusunu mu oluşturuyordu? Saddam Hüseyin'in sırrı Babil'de odaklanmıştır."
Armagedon'a gelince? Armagedon, Yahudiler'in dünya hakimiyetine ulaşmak için yapacaklarını düşündükleri son kutsal savaşın adıydı. Bu savaş Yahudiler'in galibiyetiyle sonuçlanacak ve Yahudiler amaçlarına ulaşmış olacaktı.
İşin garip tarafı, Saddam Hüseyin kendisini gerçekten de tüm dünyaya son Babil Kralı Nebukadnezar gibi tanıtmasıydı.
"Tevrat'ta Eski Ahid'in vuku bulduğu yer bu çölün altında yatıyor. Saddam Hüseyin kendini son Babil Kralı Nebukadnezar'ın mirasçısı olarak tanıtıyor." (Bume, 10 Ocak 1991, sh. 55, )
"Babil( Bağdat) Kralı üzerine bu meseli söyleyip, dikeceksin; Gadreden nasıl yok oldu! Altın Şehri yok oldu." (İşaya Bolümü, H/4)
"Ve Allah Sodom'u ve Gomora'yı yıktığı gibi ülkelerin izzeti, Kildani'lerin gururunun süsü olan Babil'de (Bağdat) yok olacak. İçinde ebeddiyyen oturulmayacak ve nesilden nesile meskun olmayacak." (İşaya Bölümü, 13/19-20)
"Babil (Bağdat)'ın ortasından kaçın ve herkes canını kurtarsın, onun fesadı içinde helak olmayın; çünkü Rabbin öç alma vaktidir; ona karşılık ödeyecek olan odur. Babil Rabbin elinde, bütün dünyayı sarhoş eden bir kase oldu; milletler bundan dolayı çıldırdılar. Babil (Bağdat) ansızın düşüp kırıldı. Onun için uluyun; sancısı için merhem alın; belki şifa bulur. Babil'e şifa vermek istedik: fakat şifa bulmadı: onu bırakın ve gidelim, herkes kendi memleketine; çünkü onun hükmü göklere erişiyor, ve asumana yükseldi." (Yeremya Bolümü, 51/69)"... Babil(Bağdat) alındı. Bel utandı. Merodak yıldı, onun dikili taşları utandılar, putları yıldılar deyin çünkü ona karşı şimalden bir millet çıkıyor ONUN DİYARINI VİRAN EDECEK." (Yeremya Bölümü, 50/2-4)
"İşte, Babil'e karşı ve Leb'kamay'da oturanlara karşı HELAK EDİCİ BİR YEL uyandıracağım. Ve Babil (Bağdat)'e harman savuranlar göndereceğim ve onu savuracaklar; ve onun diyarını bos bırakacaklar; çünkü kötü günde her taraftan onun üzerine gelecekler. Yay kurana karşı, ve zırhı ile övünene karsı okçu yayını kursun; ve onun gençlerini esirgemeyin; hep onun ordusunu bütün bütün yok edin, ve vurulanlar Kildaniler diyarında, ve yaralılar onun diyarında düşecekler..." (Yeremya Bölümü, 51/1-4)
Bilindiği gibi ABD, Irak'a karşı operasyonu gece yarısı başlatmıştı ve adına "Çöl Fırtınası" denmişti...
"Kildaniler ürerine ve Babil(Bağdat)'de oturanlar ürerine ve reisleri ürerine ve hekmetleri üçerine kılıç... yiğitleri ürerine kılıç ve onlar yılacaklar.. .ve onlar kadın gibi olacaklar." (Yeremya Bölümü, 50/35-37)
"Babil(Bağdat) yiğitleri cenk etmekten el çektiler, hisarlarında oturuyorlar, güçleri tükendi, kadın gibi oldular, onun meskenlerine ateş verildi, kapı sürgüleri kırıldı. Şehir her taraftan alındı ve geçitler tutuldu. KAMIŞLIKLARI YAKILDI." (Yeremya Bölümü, 51, 30-32)
"Irak Haber Ajansı (IRNA) dün yaptığı açıklamada ABD uçaklarının, Musul'un kuzeyindeki buğday ve arpa tarlalarına yangın bombası atarak, binlerce hububatı yaktığını iddia etti. Irak'ın BM temsilcisi Abdülemir El Anbari de BM Genel Sekreteri Butros Gali'ye bir mektup göndererek, ABD uçaklarının.." .
"Ve Babil'in üzerine göklerde, yerde ve onlarda olanların hepsi sevinçle terennüm edecekler çünkü şimalden onun üzerine helak ediciler gelecekler..." (Yeremya Bölümü, 51/48)
"Babil'in yükü, onu Amots'un oğlu /saya gördü.. .Dağlarda kalabalığın gürültüsü, büyük bir kavmin gürültüsü gibi biraraya "BÎRİKMİŞ MÎLLETLER" ülkelerinin kargaşalık gürültüsü! Orduların Rabbi cenk için orduyu yokluyor. Bütün memleketi vİran etmek için, Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan göklerin ucundan geliyorlar." (İşaya, Bölümü, 13/1-6)
"Uluyun! Çünkü Rabbin günü yakındır: herşeye kadir olan tarafından bir yıkım gibi geliyor, bundan ötürü eller gevşeyecek... Memleketi çöl etmek için ve onun içinden suçlu olanlarını helak etmek için. işte Rabbin günü, acımayan gün, gazapla ve kızgın öfkeyle geliyor. Çünkü göklerin yıldızları ve onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecek." (İşaya Bolümü, 13/6-10)"İşte Şimal'den bir kavim geliyor, ve büyük bir millet ve çok krallar yerin uçlarından uyanacaklar. Ellerinde yay ve kargı var; insafsızdırlar ve merhametleri yok; sesleri deniz gibi gürlüyor ve atlara binmişler ve her biri sana karsı dizilmiş, cenkçi gibi. Ey Babil kızı Babil kralı onların haberlerini işitti ve elleri gevşedi; onu sıkıntı, doğuran kadın gibi ağrılar tuttu." (Yeremya Bölümü)
"Babil'in içinden kaçın ve Kildaniler diyarından çıkın ve sürünün önünde ergeçler gibi olun çünkü iste Babil'e karşı büyük milletler cumhurunu şimal diyarından ben uyandırıp çıkaracağım ve ona karsı dizilecekler ve o yandan alınacak onların okları HÜNERLİ YİĞİDİN OKLARI GIBÎ OLACAK VE HİÇBİRİ BOŞ DÖNMEYECEK). (Yeremya Bölümü, 50/8-9)Gerçekten de Tevrat'ta bahsedildiği gibi BM hedefinden sapmayan üstün teknolojiye sahip füzeler kullanmıştılar.
Tüm bunlar Körfez Savaşı'nın sadece Saddam'la açıklanamayacağını gösteriyor. Daha da önemlisi Körfez Savaşı bir "Kuzey Irak" yaratması ve ardından da Çekiç Güç'ün bölgeye gelmesi ile sonuçlanan "Kürt Devleti" sürecinin başlatılmasıydı. Şöyle diyordu Muharref Tevrat:
"Babil'in yükü, onu Amots'un oğlu /saya gördü.. .Dağlarda kalabalığın gürültüsü, büyük bir kavmin gürültüsü gibi biraraya "BÎRİKMİŞ MÎLLETLER" ülkelerinin kargaşalık gürültüsü! Orduların Rabbi cenk için orduyu yokluyor. Bütün memleketi vİran etmek için, Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan göklerin ucundan geliyorlar." (İşaya, Bölümü, 13/1-6)
"Uluyun! Çünkü Rabbin günü yakındır: herşeye kadir olan tarafından bir yıkım gibi geliyor, bundan ötürü eller gevşeyecek... Memleketi çöl etmek için ve onun içinden suçlu olanlarını helak etmek için. işte Rabbin günü, acımayan gün, gazapla ve kızgın öfkeyle geliyor. Çünkü göklerin yıldızları ve onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecek." (İşaya Bolümü, 13/6-10)"İşte Şimal'den bir kavim geliyor, ve büyük bir millet ve çok krallar yerin uçlarından uyanacaklar. Ellerinde yay ve kargı var; insafsızdırlar ve merhametleri yok; sesleri deniz gibi gürlüyor ve atlara binmişler ve her biri sana karsı dizilmiş, cenkçi gibi. Ey Babil kızı Babil kralı onların haberlerini işitti ve elleri gevşedi; onu sıkıntı, doğuran kadın gibi ağrılar tuttu." (Yeremya Bölümü)
"Babil'in içinden kaçın ve Kildaniler diyarından çıkın ve sürünün önünde ergeçler gibi olun çünkü iste Babil'e karşı büyük milletler cumhurunu şimal diyarından ben uyandırıp çıkaracağım ve ona karsı dizilecekler ve o yandan alınacak onların okları HÜNERLİ YİĞİDİN OKLARI GIBÎ OLACAK VE HİÇBİRİ BOŞ DÖNMEYECEK). (Yeremya Bölümü, 50/8-9)Gerçekten de Tevrat'ta bahsedildiği gibi BM hedefinden sapmayan üstün teknolojiye sahip füzeler kullanmıştılar.
Tüm bunlar Körfez Savaşı'nın sadece Saddam'la açıklanamayacağını gösteriyor. Daha da önemlisi Körfez Savaşı bir "Kuzey Irak" yaratması ve ardından da Çekiç Güç'ün bölgeye gelmesi ile sonuçlanan "Kürt Devleti" sürecinin başlatılmasıydı. Şöyle diyordu Muharref Tevrat:
"Mısır ırmağından büyük ırmağa, FIRAT nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim."
(Armagedon - Türkiye İsrail Gizli Savaşı - Aydoğan Vatandaş - Timaş Yayınları - 5. Baskı - Mayıs 1999)
****
İLGİLİ KONULAR:
Saddam’ın bakanı CIA ajanı çıktı
Saddam Hüseyin de CIA ajanıydı
Saddam Hüseyin bir CIA ajanıydı
O, bir CIA ajanında başka bir şey değildi; Usame bin Ladin
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.