İnanma Nuriyeciğim, Dönme-Sabetayist-, ne Türk olur ne de Müslüman... |
ÖĞRETMEN NURİYE HAYIRLI HANIM ve DÖNME ARKADAŞI
İstanbul Lisesi felsefe hocalığından emekli Nuriye Hayırlı Hanım gerçekten, hayır için dünyâya gelmiş fazilet, meziyet, feragat ve şefkat sahibi bir kadındı, iyilikte o mertebe ileri giden bir insandı ki, artık hayır sahibi olmayı, sûistîmal etmiş denebilirdi.
Bir gün öğretmenler odasında otururken, ağlayarak içeri giren bir arkadaşı, Kandilli Lisesi'ne tâyin olduğunu ve her gün o dik yokuşu çıkmasına imkân görmediğini yana yakıla söyleyince: "Üzülme kardeşim, becayiş oluruz, senin yerine ben giderim!" demiş ve sekiz sene, o yokuşları, arkadaş hatırına inip çıkmıştı. Kız Muallim Mektebinin hocalarından Nebâhat Karaorman'ın kardeşi olan bu hanım da, o fedâkârlığı minnetsiz kabul eylemişti.
Üstelik, bu arkadaşın, hocalıktan ayrılmış olsa da geçimi yerinde olduğu halde, Nuriye Hanım'ın idare etmeye mecbur olduğu bir ailesi vardı. Son derece muhterem ve muhteşem bir insanlık âbidesi olan Bakırköy eski müftüsü yüz yaşında bir baba, hasta bir ana ve gene hasta bir kardeş ile, evlâtlıkları vardı. O târihte Nuriye Hanım'ın evi Yeşildirek'de yâni İstanbul Lisesi'nin çok yakınında olduğu halde, sayısız hayırhahlıkları arasında, işte bir de böylesi olmuştur.
Kendisi Kandilli Lisesi'nde iken bir gün Müdîre Resmiye Hanım'dan bir konferans davetiyesi almış ve lisenin dik yokuşunu otomobille çıkmıştım.
Konferanstan sonra hoca ve talebelerle yemekhaneye gittik. Nuriye Hanım ortalıkta yoktu. Sordum. Meğer mektebin yemeğini yemez, evden getirirmiş.
İşte, herkese evi ve kolu - kanadı açık olan Nuriye Hanım'ı her ziyaretimde, öğretmen arkadaşlarından bir hanımı orada görmek, âdeta evin kânunu gibiydi. Bu kendi hâlinde gösterişsiz kadının "dönmelerden-sabetayistlerden" olduğunu, Nuriye Hanım'ın naklettiği bir macerasından öğrendim. Şöyle ki, Nuriye Hanım'ın bir başka arkadaşı, bu dönme meslektaşı için: "İnanma Nuriyeciğim, dönme, ne Türk olur ne de müslüman... bu kadına güvenmekle hatâ ediyorsun..." dedikçe, Nuriye Hanım da: "Aman kardeş, artık onun dönmeliği kalmamış ki... ne kadar bizden..." diye arkadaşının ağzını kapatmaya uğraşsa da, o gene bildiğinden şaşmazmış.
Günün birinde, bu dönme arkadaşın kocası ölüverince, Nuriye Hanımcık, koşup arkadaşının evine gitmiş ve birden, mevtanın yattığı odaya girince de, gözlerine inanamadığı bir manzara ile karşılaşmış.
O an: "İnanma Nuriyeciğim" diyen arkadaşının ne kadar haklı olduğu, ayan beyan ortaya çıkmış. Zîra Ölünün baş ucunda bir haham, elindeki Tevrat'tan bir şeyler okumakta imiş.
Ne idik, Ne olduk?
Sâmiha Ayverdi
Shf: 81-82
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.