"Doğrusu Allah İndinde din, İslâm'dır" (Âl-i İmran âyet 19) |
Kureyş'in ileri gelen müşriklerinden bâzıları, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Kabe'yi tavaf ederken önüne çıktılar ve:
"Bu tuttuğun dâvayı bırak, biz sana İstediğin kadar mal, servet verelim, kızlarımızdan dilediğin ile evlendirelim ve seni üzerimize sultan yapalım, eğer bunu da yapmazsan, gel biz senin taptığına tapalım, sen de bizim taptığımıza tap; biz ve sen emirde müşterek olalım, eğer senin taptığın bizimkinden hayırlı İse biz ondan hazzımızı almış oluruz ve eğer bizim taptıklarımız seninkinden hayırlı ise sen de onlardan hazzını almış olursun!" dediler. Resûlullâh (s.a.v.):
"Allâhü Teâlâ, başkasını kendisine şirk koşmaktan muhafaza buyursun' buyurdu. Bunun üzerine Kâfirûn Sûresi nazil oldu. Rasûlullâh (s.a.v.) sabahleyin Mescid-i Haram'a gitti. Orada Kureyş'ten bir heyet vardı. Onlara (meâlen;)
"De ki, ey kâfirler! Ben sizin ibâdet ettiğinize ibâdet etmem. Siz de benim ibâdet ettiğime ibâdet ediciler değilsinizdlr. Ve ben sizin taptığınıza tapıcı değilim. Siz de benim ibâdet ettiğime tapıcılar değilsinizdir. Sizin dîniniz sizin İçindir, benim dinim de benim içindir." mealindeki Kâfirûn Sûresi'ni okudu. Onlar da ümitlerini kestiler.
Bilâhere Medine'de nazil olan âyet-i kerîmede Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur (meâlen).
"Doğrusu Allah İndinde din, İslâm'dır" (Âl-i İmran âyet 19)
Allah katında din, dîn-i hâlis olandır. Allah'tan başka ilâh tanıyan veya hakkı bildiği halde dîni, hakka uymaktan başka bir şey sayan, Allâhü Teâlâ'nın hâkim olmadığını ve hükm-i ilâhînin hâricinde herhangi bir şey kalabileceğini farz eden dinlerin hiçbiri o insanlara selamet ve saadet verecek hak din değildir. Allâhü Teâlâ'nın ortağı olması imkânsız ve bâtıl olduğu gibi "İslâm'dan başka bir dini hak olarak kabul etmek de bâtıldır.
İslâm'dan başka bir din aramak dinsizlik ve küfürdür. İsyan ve tefrikadır, felâkettir. Ehl-l kitâb (Yahudi ve Hıristiyanların gerek kendi aralarında ve gerek Resûlullah'a karşı ihtilâf çıkarmaları, hak ve hakikati bildiren bütün deliller geldikten sonra hakka ve ilme teslim olmayı bırakıp aralarındaki isyan, düşmanlık ve tahakküm zulmeti ile inkâra saptıklarındandır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.