Daima Hayırla Yadedilecek Bir Kahraman; Sadrazam Sinan Paşa |
"Koca Yavuz, gözyaşlarını saklamaya lüzum görmeden ağlıyordu..."
----
Ridaniye Meydan Muharebesinin en kızgın ânıydı. Sultan Tumanbay'ın kumanda ettiği Memlûk ağır süvarisi, bir an önce neticeye gitmek için Yavuz Sultan Selim Han'ın kumanda ettiği Osmanlı ordusunun merkezine yüklenmişti. Ancak. Yavuz hazırlıklı idi. Aniden topların önüne dizdiği askerlerin iki yana açılmasını emretti. O anda harp sahrasını inim inim inleten müthiş bir gümbürtü yükseldi. Planını bizzat Yavuz'un çizdiği ve dünyada ilk defa Osmanlılar tarafından bu savaşta kullanılan yivli toplar vazifelerini hakkıyle yapıyorlardı. Memlûklüler perişan bir vaziyette geri çekilmeğe başladılar.
Tumanbay'm çekildiğini gören, Memlûklü ordusu kumandanlarından Cânbirdi Gazâlî hezimeti önlemek için Osmanlı.sağ kanadına doğru hücuma kalktı. O tarafta Vezir-i Âzam Sinan Paşa kumandasında Anadolu tımarlı sipahileri vardı. Bu âni Memlûklü hücumu karşısında, şaşıran tımarlı sipahiler, kendilerini toparlamağa bir türlü fırsat bulamamışlardı. Mukavemet edemeyince çekilmeğe başladılar. Bu nâzik anda, Sinan Paşa'nın gür sesi duyuldu:
"Koman yiğitlerim, vurun arslanlarım" diyen' Sinan Paşa, yalınkılıç ileri atılmış, en ön safa geçmiş, kahramanca çarpışmağa başlamıştı. Şanlı kumandanlarının ön saflarda vuruştuğunu gören askerler geriye dönüp, yıldırım gibi Memlûklü askerlerinin üzerine atıldılar.
Sinan Paşa, genç bir yeniçeri gibi döne döne savaşıyor, zaman zaman getirdiği tekbirlerle, attığı naralarla askerleri coşturuyordu. Bu arada birkaç yerinden ağır bir şekilde yaralanmıştı. Fakat yaralarına aldırış etmeden çarpışmağa devam ediyordu. Yavuz, Sinan Paşanın yaralandığını görmüştü, haber göndererek, Sinan Paşa'nın geri çekilmesini emretti. Haberci Padişahın emrini Sinan Paşa'ya aktarınca. Paşa şöyle dedi:
"Bizim Cenâb-ı Zülcelâle ve Devlet-i ali-i Osmaniyeye bir can borcumuz var. Bu can tenden çıkıncaya ve elimiz kılıç tutmaz hale gelinceye kadar burada sebat etmek ve şehit olmak en büyük arzumuzdur. Ben gerilere çekilmek değil, daima ileriye atılmayı yeğ bulurum."
Sinan Paşa bu sözleri söyledikten sonra, 'Ya Allah!" diyerek yeniden en ön saflara doğru atıldı. Söylediği gibi, eli kılıç tutmaz hale gelinceye kadar vuruştu. Aldığı pek çok yaranın tesiriyle harb meydanında şehidlerin arasında uzandı ve oracıkta ruhunu Rahmân'a teslim etti. İ'la-yı kelimetullah(Allah’ın adının ve din-i İslam’ın yüceltilmesi) için, tefrikayı(ayrılığı) kökünden halletmek ve İttihat-ı İslâm'ı (İslam Birliğini) tesis etmek için yola çıkan Padişahla ve ordusuyla aynı ideali paylaşan Sinan Paşa, bu ideal uğruna seve seve canını feda etmişti.
Mısır'ın Osmanlı topraklarına katılmasını netice veren Ridaniye Zaferinde (22 Ocak 1517) Sinan Paşa'nın payı büyüktür.
Yavuz, zaferin ertesi günü harp meydanını dolaşırken, Sinan Paşa'nın şehidler arasında uzanmış yatan cesedini gördü. Bu değerli vezirini kaybettiği için çok üzülmüştü. O gün bütün şehitlerle birlikte Sinan Paşa'nın da cenaze merasimi yapıldı. Cenaze namazları oracıkta kılındı. Yavuz, bu merasim esnasında teessürünü gizlemedi. Koca Yavuz, gözyaşlarını saklamaya lüzum görmeden ağlıyordu...
Meşhurların Son Anları, Burhan Bozgeyik, İstanbul, 1993, Sayfa:241-242
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.