Önümde 13 Haziran 1995 tarihli Sabah gazetesinin 26. sayfasının fotokopisi var. Sayfanın manşeti "Vahdettin hain değildi"...
O tarihlerde Sabah'ta çalışan Nuriye Akman, 11 ila 14 Haziran 1995 tarihlerinde "Milli Mücadelenin iki yüzü" başlıklı birkaç günlük bir röportaj yayınlıyor. Röportajın konukları "damarlarımı kesseniz Atatürk diye akar" diyen Cemal Kutay ile gene "sıkı Atatürkçü" İsmet Bozdağ... İki Atatürkçü Kurtuluş Savaşı'nı, Vahdettin'i, 19 Mayıs'ı, Nutuk'u çok farklı değerlendiriyor.
Ben o tarihlerde de bu değerlendirmelerin üzerinde uzun uzun durmuştum. Sonra da o yorumları "Birinci Cumhuriyet Üzerine Notlar" adlı kitaba aldım.
Nuriye Akman Cemal Kutay'a soruyor:
"Siz bugün Vahdettin'i vatan haini kategorisine sokmuyorsunuz?"
Kutay cevap veriyor: "Elbette hain değildi. Dünyanın en namuslu adamlarından biriydi. Ölürken yastığının altından parasızlıktan alamadığı ilaçlarının reçeteleri çıktı. Bunu Tarık Mümtaz Göztepe anlatıyor. Ve cenazesini rehin ettiler San Remo'da. Akrabaları, arkadaşları cenazeyi kaçırdılar da gömüldü. Bunlar hakkında hüküm verebilmek için önce bilgili olmak lazım. Bakın Hazine-i Hassa Reisi Refik Bey'i çağırıp sayım yaptırdı gitmeden evvel. Nuriye Hanım, oradan kaşıkçı elmasını alıp gidebilirdi. Hakkıydı, ailesinin çünkü. Kesinlikle bunlar namusu müeccem.
Daha sonra şöyle devam ediyor: "Kafanız hiç karışmasın devrimlerin kaderi budur. Evet, Atatürk, Vahdettin'e 'vatan haini' dedi ama bence hata etti. Ama o günkü şartlara göre onu demesi aşağı yukarı bir çaresiz savunmaydı. Atatürk, Cevat Üstün isimli bir büyükelçinin İkinci Viyana Muhasarası kitabının yeniden tetkikini Türk Tarih Kurumu ilk başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan istemiş. Çünkü Üstün'ün gördükleri ile herkesin zannettikleri arasında bir aykırılık bulmuş. Bu vesileyle 'Ben de Milli Mücadele'de sarayın hareketini o günün şartlarına göre değerlendirdim ama şimdi elbette başka düşünüyorum' demiş."
Son Padişah Vahdettin'in Atatürk'ü Samsun'a göndermeden kendisine ne kadar para verdiği de, gene bu röportajda gündeme geliyor.
Kutay'ın cevabı şu:
"25 bin altın. O zaman bu parayla İstanbul'un onda biri satın alınırdı. Ben bunu Demokrat Parti milletvekili olan hukukçu Celal Fuat Türkgeldi'nin babası Mabeyn Başkatibi olan Ali Fuat Türkgeldi'den dinledim."
İsmet Bozdağ da, Atatürk'e kırk bin altın değerinde para verildiğini Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan'dan dinlediğini belirtir. Üstelik bu kırk bin altını Vahdettin'in çiftliğini ve atlarını satarak temin ettiğini söyler.
İki Atatürkçü "para verildiğinde" birleşirler ama miktarı ve kaynağı hususunda farklı noktada dururlar.
İsmet Bozdağ, röportaj sırasında Atatürk'ün "Vahdettin'in yaveri" olduğunu, Erzurum Kongresi'ne "Hazret-i Şehriyari kordonlarıyla" geldiğini, Samsun'a doğru yola çıkmadan bir gün önce "sarayda padişahla yemek yediğini", ertesi sabah da "içeriği net olarak söylenmeyen" görevin kendisine verildiğini hatırlatır. Ayrıca Mustafa Kemal'e "gizli" görevinde tanınan yetkilerin tarih içinde yalnızca Köprülü Mehmet Paşa'ya tanındığını çünkü Mustafa Kemal'in Samsun'a yolculuğunda sadece askeri değil sivil müesseselerin de emrine verildiğini vurgular.
Cemal Kutay bu çarpıtmaların doğuşunu Nutuk'a yaklaşımda bulur. Şu açıklamayı yapar "İlk yapılacak şey, Nutuk'un bir tarih olmadığını açıkça ortaya koymak. Yani Nutuk'a isnat ederek bir hadisenin tek başına Nutuk'un çerçevesi içinde izahı mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
...Mustafa Kemal ne yazık ki kendi nutkunda Milli Mücadele'nin kuruluşunu hakiki olarak anlatmamıştır."
İsmet Bozdağ da aynı fikirdedir:
"Mustafa Kemal tarihi doğru anlatmıyor, yani hepsini anlatmıyor, bir parçayı vermiş üst tarafı karanlık."
Bunlar Atatürkçülerin tam on yıl önceki yaklaşımları... O gün Türkiye kulağının üzerine yatmıştı. Şimdi bu tartışmalar yeniden alevlendi.
Bakalım "siyasal propagandaya" dayalı olmayan gerçek ve objektif bir tarih yorumumuz ne zaman gündeme gelecek?
MEHMET ALTAN
Ecevit'e kızıp istifa etmişlerdi
Eski Başbakan Bülent Ecevit'in 2005'te dile getirdiği 'Osmanlı'nın son padişahı Sultan Vahdettin'in hain olmadığı'na ilişkin sözleri kamuoyunda büyük destek görmüştü. Ancak Ecevit'in kabinede görev verdiği Zekeriya Temizel, Erdoğan Toprak ve Suat Çağlayan, DSP'den istifa ederek Ecevit'e tepki göstermişti.
(ZAMAN)
**********
Yorum ve Tartışmaları Facebook Sayfamız Üzerinden Yapınız...
Facebook Sayfa Adımız: "Gerçek Tarih & Gerçek Kültür"
Diğer Sayfamız: "Cumhuriyet Tarihi"
2010-08-26
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Bu ay öne çıkanlar
-
Sabetayistlerin Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığı ve Mezar Taşları Üzerindeki İsimler Atatürk‛ün akrabaları Kapancı‛lar bu mezarlıkta. Mezarlar...
-
Türkeş Arusiler'le gizlice görüşürdü 25 Ağustos 2001 günü, Musevi kökenli ünlü iş adamı Üzeyir Garih Eyüp Mezarlığı'nda bıçaklana...
-
Devlet Bahçeli'nin kütüğüne bakıldı, soyundaki Ermenilere ulaşıldı... Kendi milletvekilinin Cumhurbaşkanlığına aday olmasını kuvvet/şidd...
-
Mehmet Akif Ersoy Hakkındaki Acı Gerçekleri Görmezden Gelemeyiz "Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi" mısrası ile uzun süre...
-
Alparslan Türkeş, ABD Büyükelçiliğine Tank Dayadı, darbe parası istedi ... ALPARSLAN TÜRKEŞ (Gerçek adı ile Hüseyin Feyzullah), ABD Büyükelç...
-
"Alimin atının ayağından sıçrayan çamur parçası bizim için şereftir " Yavuz Sultan Selim Han HOCAYA - ÖĞRETMENE SAYGI • Fâtih Su...
-
Alparslan Türkeş, Küçük Hüseyin Efendi, Üzeyir Garih cinayeti ve Kripto Yahudiler Alparslan Türkeş'in gerçek ismi olan Hüseyin Feyzullah...
-
Ahmet Taner Kışlalı Orhan Pamuk Ahmet Taner Kışlalı, özellikle ömrünün son altı ayında, köşesinde yazdığı yazılarda, çok ağır ifadeler i...
-
Aralık 1989'da Tercüman Gazetesinde, Süleymanlı Cemaatinin o zamanki idarecisi / ağabeyi merhum Kemal Kacar ile yapılan bir mülakat... ➥...
-
Türkiye'de bir buçuk milyon kripto (gizli) Yahudi bulunuyor Türkiye İsrail münasebetleri konusunda tam bir kafa karışıklığı var. Ba...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.