takrir-i sükun kanunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
takrir-i sükun kanunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2011-12-24

Yakın tarihimizdeki büyük sosyal, siyasi, kültürel depremler

Yakın tarihimizdeki büyük sosyal, siyasi, kültürel depremler


Depremler Ülkesi Türkiye 
ÜLKEMİZ, oldum olası bir depremler ülkesidir. Şu andaki topraklarımızın yüzde 95'i depremli bölgedir. Bildiğimiz depremin yanında bir de sosyal, siyasî, kültürel depremler vardır. Bunların birkaçını sayayım:
Sultan Abdülaziz'in, Serasker Hüseyin Avni Paşa çetesi tarafından tahttan indirilmesi, birkaç gün sonra Ortaköy Fer'iye sarayında feci şekilde şehid edilmesi. Sultan 5'inci Murad'ın delirmesi.

1877 Osmanlı-Moskof savaşında yenilmemiz.
1909'da Sultan Abdülhamid'in Masonlar, Dönmeler ve Jön Türkler tarafından tahttan indirilmesi.
1911'de İtalyanların Trablusgarb vilayetimize (bugünkü Libya) saldırmaları.
1912'de Balkan harbinin patlaması, Rumeli'yi kayb etmemiz.
1914'te Birinci Dünya savaşına girmemiz.
1918'te yenik olarak Mondros mütarekesini imzalamamız.
1922'de altı yüz küsur yıllık Osmanlı devletinin sona erişi.
1924'te son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Han'ın ve bütün Hanedan mensuplarının yurt dışına sürülmesi ve perişan edilmesi.


Bunlar hep yakın tarihimizin büyük depremleridir.
Cumhuriyetin ilanından sonraki bazı depremler:
Şeriata arka çeviriş. İsviçre Medenî Kanununun (bazı tercüme yanlışlarıyla) kabul edilişi.
İtalyan Ceza Kanununun kabul edilişi.

1928'de bin yıllık millî yazımızın yasaklanıp Latin harflerine geçiş.
İslam medreselerinin kapatılması, bir gecede 40 bin talebe-i ulûmun sokağa atılması.
Müslüman kadınların açılıp özgürlüğe kavuşturulması.
Takrir-i Sükun kanunu.
İstiklal Mahkemeleri.
İskilipli Âtıf efendinin idamı.
Şeyh Said isyanı.
İdamlar, katliamlar, yargısız infazlar.
Dersimde Alevilerin soykırıma tabi tutulması.
Müslümanların sindirilmesi.
Millî kimlik ve kültürün yerine Moiz Kohen Tekin Alp'in ideolojisinin kabulü depremi.
Dünyanın en zengin dili olan Osmanlıcanın darbelenip yerine Agob Martayan'ın uydurduğu öz, yeni, duru, sade suya tirit yeni Türkçenin ikamesi.
Tarihimizin faşist rejim tarafından tahrifi depremi.
On yılda on milyon genç yarattık depremi.
Millî Şef rejimi.
6-7 Eylül yağma ve terörü.
27 Mayıs darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının asılarak idamı.
Bir kısım Müslüman hocaların, şeyhlerin, dindarların kamplara doldurulması.
12 Mart darbesi depremi.
12 Eylül depremi.
28 Şubat depremi.
Büyük hırsızlıklar, soygunlar, yolsuzluklar depremi.
Yaygın, yoğun, genel kokuşma depremi.
Haram rantlar depremi.
İslamî kesimdeki depremler.
Eski mücâhidlerin müteahhit olup voliyi vurmaları depremi.
Din sömürüsü depremleri.
Yardım paralarıyla ilgili depremler.
Sarsılmaz bir birlik ve beraberlik içinde tek bir ümmet olması gereken Müslümanların bin parçaya ayrılıp bölünmeleri ve birbirine düşmeleri depremi.
Genel bedevîleşme depremi.
Türkiye halkının halklara dönüştürülmesi depremi.
1984'ten beri müzmin şekilde süregelen PKK depremi.
Terörün gölgesinde, tozu dumanı içinde yürütülen uyuşturucu kaçakçılığı.
Evet ülkemiz bir depremler ülkesidir.
Sosyal, siyasal, kültürel, hukukî depremler A'dan Z'ye her şeyi bozmuş, her çiviyi yerinden oynatmıştır.
Van'da çadır yağması olduysa bu depremlerin neticesidir.
Toplumda genel bir dağılma, çözülme, çürüme varsa hep bu depremlerdendir.
Türkiye Ortadoğu'nun Japonya'sı olamadıysa hep bu depremlerdendir.
Türkiye Edirne'den Kars'a, Sinop'tan İskenderun'a devamlı depremlerle sarsılmaktadır.
Siyaset kirlenmiş, çığırından çıkmıştır.
Medya depremi ülkeyi, halkı, devleti temellerine kadar sarsıp titretmektedir.
Yoğun müstehcen yayınlar, şehvet ve seks depremleri.
Lüks, israf, sefahat depremleri.
Pompei Herculanum, Sodom Gomore depremleri.
Ülkeyi kasıp kavuran haram rant depremleri.
Haram, kara, kirli, necis, uğursuz servetler depremi.
Nifak şikak fısk fücur isyan tuğyan depremleri.
Ehliyetsizlik, sorumsuzluk, liyakatsizlik, nepotizm,  partizanlık depremleri.
Van depreminin yaraları inşaallah sarılacaktır ama bu saydığım depremlerin yaraları nasıl sarılabilecek mi?

Mehmet Şevket Eygi
Gazeteci-Yazar
14 Eylül 2011

2011-11-18

"Atatürk Diktatör müydü?" - "Tamam lan, ne bağırıyorsun, değilse değil!!..."

Atatürk Diktatör müydü?

Nagehan Alçı, ‘Atatürk bir diktatördü..’ dedi, ortalık karıştı...

Kemalistler tozu dumana kattılar.. Özellikle ‘sosyal medya’da coştular...

Hain, kalleş, satılmış, liboş, cumhuriyet düşmanı..vs, demediklerini bırakmadılar...

( Bu kökten Kemalist, ultra-çağdaş cumhuriyetçi arkadaşlar böyledir işte!.. Bana da ‘çok küfürlü yazıyosun ulan.., ben şimdi senin... !’ diye başlayıp sunturlu küfür eder dururlar)

Tabii ki çok hassas bir mevzu bu... ‘Artık bu devirde de ?!..’ cümlesini bile kuramazsınız..

Zira Atatürk tartışılamaz!...

Eh madem ki tartışılmaz.., hatta tartışılması teklif dahi edilemez.., o zaman ben de aklımın ucundan geçeni söyleyeyim bari!...

Cumhuriyet dikey devrimlerle kurulmuştur...

Bin yıllık alfabeyi bir günde değiştireceksiniz... Sabah kalktığınızda bir de bakıyorsunuz ki, ülkenin neredeyse tamamı okuma yazma bilmiyor!...


Neden ?.. Çünkü ‘Harf Devrimi’ olmuş

Peki, halka sorulmuş mu?.. Hayır.. 

Halk adına karar verilmiştir; ‘Arapça harfler çok zor olduğu için kaldırılmıştır, ülkenin gelişmesi için latin alfabesi tercih edilmiştir ..’ ( Japonlar, Japon alfabesinde ısrar ettikleri için bu kadar geri kaldılar herhalde!...)

Şapka Kanunu çıkartılmıştır...

Peki halka sorulmuş mudur, ‘kafanıza ne takmak istersiniz?..’ diye.. Hayır...

Kafaya takmaya gerek yoktur!... Karar verilmiştir; ‘kafaya şapka takılacaktır..’

Kurulan 14 İstiklal Mahkemesi’nde yaklaşık 2800 kişi idam edilmiştir... Diğer Mahkemelerde de ( Menemen ve Dersim olayları ile ilgili olarak) 150 kişi idam edilmiştir...

Takrir-i Sükun kanunu çıkartılmıştır... Bütün muhalifler susturulmuş, hükümet veya mahkeme kararıyla pek çok yayın kaldırılmıştır... Sol yayınlar neredeyse tamamen yok edilmiştir...

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün...

Neticede cumhuriyet dikey bir devrimdir...

Halk adına karar verilmiştir...

Oylama, onaylama, seçim, referandum..vs, olmadan Anayasa yapılmıştır...

Tek partili rejim uygun görülmüştür... 1946’ya kadar da tek partili düzen devam etmiştir...

(Herhalde o zamana kadar halkın, seçecek, tercih edecek olgunluğa erişmemiş olduğuna karar vermişti devlet büyüklerimiz!...)

Herneyse, ‘Atatürk diktatör müydü, değil miydi?..’ kararı siz verin artık..

Ama asıl önemli olan ve tartışılması gereken halkın tercihine, demokrasiye hala alışamamış Kemalistlerin durumu...

Ne diyorlardı;

“Değil yüzde 47, yüzde 97 oy alsalar ne yazar!.. Biz Türkiye’nin aslıyız.. Biz istemezsek bu ülkede hiç bir şey olmaz!...”

İşte bu zihniyet ‘Atatürk diktatördü’ diyene ateş püskürüyor!... ‘Vay hain vay... Dil uzatma.., haddini bil.. Diktatör değildi ulan..’ diyor...

Tamam lan, ne bağırıyorsun, değilse değil!!...

Hikmet GENÇ
hikmetgenc@stargazete.com
5 Kasım 2011 Cumartesi 

Bu ay öne çıkanlar