Peygamberin gölgesinde son Türkler, Medine müdafii Fahrettin Paşa |
Tarihçi Feridun Kandemir'in "Peygamberin Gölgesinde Son Türkler" isimli eserinden;
"Fahreddin Paşa'nın bizzat kaleme aldığı hâtırası yoktur. Hâtıralarını yazmasını isteyenlere, 'Herkes sadece ve sadece vatanına karşı borçlu olduğu vazifeyi yapar ve orada işi biter' der. Israr üzerine de, 'Hiç kimse bana, «Bir zamanlar şöyle yaptım, böyle ettim» dedirtemez. Ne yapılmışsa bütün vesikalarıyla tarihe tevcih edilmiştir. Ne diyeceğini kestirerek konuşacak olan odur" cevabını verir."
Mehmet Akif, Yusuf Akçura'nın Cağaloğlu'ndaki evinde, bir sohbette şöyle der:
"Hey Allah'ım hey, Türk'ün şu şehâmetine bak! Hangi millet, hangi ümmet peygamberine karşı böylesine bir hürmetle bağlılık göstermiştir? Benim Hicaz'a vazife ile gidişimden pek az sonra, o isyan akameti koptu. Ve bu kıyametle beraber Fahreddin Paşa da doğdu. Talihsizlikle Hicaz'da göremediğim bu ikinci Plevne kahramanını, yazık ki daha sonraları da, o kadar Özlediğim hâlde bir kerecik gözlerinden öpemedim. Ve onun için yazmak istediklerimde nasıl oldu bilmiyorum, kafamdan ve ruhumdan bir türlü çıkıp kâğıda dökülemedi."
Son Osmanlı Mebûsân Meclisi Reisi Halil Menteşe Bey bir hâtırasını şöyle anlatır:
"Medine Kumandanı Fahri Paşa'nın nezdinde biri Arap, diğeri Türk iki neferi vardı. İngilizler ara sıra filan zâtın serbest olduğuna dair kamp kumandanına emirler gönderirler, bunların esbabını kimse bilemezdi. Bir gün Fahri Paşa'nın Arap neferi için emir geldi. Bu nefer pılı pırtıyı toplayıp gitti. Aradan biraz geçtikten sonra Türk neferi için de bırakma emri geldi. Paşasıyla uzun zamandır esir yaşayan ve ne zaman da kurtulacağı malum olmayan bu Anadolu çocuğu, Fahri Paşa'yı yalnız bırakıp gitmek istemedi. Vak'a önümde cereyan etti. Nefer odaya girmiş, karyolanın altına sokulmuş, paşa da onu korumak kastıyla kapıda duruyordu.
Kamp zabiti geldi, paşayı âdeta iter şekilde odaya girdi, neferi sürükleyerek önüne katıp götürdü. Neferini bu derece şahsına bağlayan kumandandaki yüksek şefkat, neferde tebarüz eden emsalsiz vefa ve feragat ancak Türk'e mahsus meziyetlerdendir."
İngiliz yazar Lowel Thomas ise, "With Lawrencei'in Arabia" isimli eserinde şunları yazmaktadır:
"Türkiye'nin Fahreddin Paşa kadar savaşçı ruha mâlik bir milyon askeri olursa, o yalnız eski vilâyetlerini geri almakla kalmaz, hatta Yakındoğu'yu fetheder ve büyük Moğollar'ın şânını da geçecek bir imparatorluk kurabilir."
Evet, kelimelere sığmayan o şanlı Medine Müdâfaası'nın kumandanı Fahreddin Paşa buydu, böyle bir insandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.